Melbourne, Dünyanın en yaşanılabilir şehri mi?

Soru çok net. Cevap biraz muallak. Dünyada saygın ve birçok ülke tarafından pazarlama aracı olarak kullanılan ve basında çok geniş yer bulan 3 büyük sıralama / anket var ve aşağıdaki tabloda da görebileceğiniz üzere (biri farklı yılı gösterse de) her birine göre en yaşanılası şehir farklı.

table

Ben bunu ilk farkettiğimde bunun şehirlerin turist, göçmen vs çekmek amacıyla kullandıkları biraz politik destekli sıralamalar olduğunu düşünmüştüm. Ancak şu ( https://ourworld.unu.edu/en/the-worlds-most-liveable-cities) yazıyı okuduğumda farklı bir gerçeği de öğrenmiş oldum. Bu sıralamalar- en azından EIU- çıkış noktası olarak aslında “mobilized talent” ya da “expat” denen büyük kurumsal şirketlerde çalışıp farklı ülkelere görevlere giden- gönderilen arkadaşların yeniden yerleşme ve maaş- paket hesaplamaları yapılırken gittiği şehre göre belirlemek için ortaya çıkmış. Yani basitçe şehirler 1 ile 100 arasında bir puan alıyorlar ( 1 direk savaş bölgesi demek) ve expatın gideceği şehrin puanı ne kadar düşükse ona yapılacak ödeme de o kadar yüksek oluyor. Yani bu sıralamaların kullandığı çevre, alt yapı, eğitim vs gibi kategorilerdeki kriterler o şehrin yerel insanları ya da vatandaşları gözü ile değikl o şehre bir süreliğine yaşamak için gelen yabancıların gözü ile puanlanıyor. (Örneğin eğitim kriterinde okulların eğitim kaliteleri, ulaslararası sıralamalarda ne durumda oldukları vs değil şehirdeki international okul sayısı ve bu okulların durumu baz alınıyırmuş.) Bu linkini verdiğim makaleyi yazan kişinin ortaya attığı ve bana da çok mantıklı gelen başka kriterler var şehirleri değerlendirirken kullanmak gereken bence de.

Peki gelelim işin subjektif yönüne: Peki gerçekten Melbourne dünyanın en yaşanılabilir şehri mi? Ben bu soruya ancak bu yaşıma kadar yaşadığım tek şehir olan İstanbul ile kıyaslayarak yanıt verebilirim. O zaman başlayalım benim gözümden yaşanılabilirlik konusuna:

1- Yeşil Alan : Olumlu 🙂 Rakamlarla konulup dünya şehirlerini kıyaslamayacağım ama söz konusu zaten İstanbul ile kıyaslamak ise maalesef göz var izan var deyip konuyu kapatabilirim. Ama ille de rakam diyenlere İstanbul’da şehrin %1,5’i olan halka açık yeşil alan oranının Melbourne şehir alanında %15 olduğunu da not düşelim. Ha tabii bu oranın Londra’da %33 olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Ha bunun pratikte hissedilişi ya da etkisi nedir peki? Bu şehirde ister şehir merkezinde isterse suburb denen semtlerde 5-10 dakikalık bir yürüyüş ile mutlaka bir park, bahçe ya da yeşil alana ulaşabilirsiniz. (bu yukarıda verdiğim rakama şehrin biraz dışında ancak ulaşması oldukça kolay olan milli park alanları ve ormanlar dahil değil bildiğim kadarı ile bu sadece Mebourne Metropolitan area dedikleri bölge için.) Şehirde ve suburblerdeki yeşil alanların hemen hepsinde içilebilir su, elektirkle çalışan ve herkesin kullanımına açık barbeküler, piknik masaları vs mevcut. Görece büyük olanlarında kimi doğal kimi suni göletler, varsa vahşi hayata dair uyarı ve bilgilendirme tabelaları mevcut.

2- Plajlar, sahiller, kumsallar : Olumsuz. Bana göre tabii ki. Avustralya’ya geldik tüm nüfusun %80’nin sahillerin 50 kmlik alanı içinde yaşadığını düşününce insan istiyor ki her gün o beach senin bu beach benim takılayım. Bildiğim kadarı ile diğer Avustralya şehirlerinde şehir ve deniz ya da okyanus daha iç içeyken canımız ciğerimiz Melbourne’müz sırtını denize dönük bir şekilde tasarlanmış bir şehir. Zaten coğrafi konumu nedeniyle şehir merkezi ve şehrin büyük kısmı aslında okyanusa değil Porth Philip Bay denen bir alanda bir iç denize nazır. Şehirden en yakın ulaşılan beachler sanırım St Kilda, Port Melbourne ve Williamstown diyebiliriz. Ama çok açıkçası bunların hiçbiri caddebostan sahili ötesine çok geçmiyor benim gözümde. He biraz daha arayınca güzel beachler de var elbet. Onların bir kısmını Tayfun şurada yazmıştı. (https://vakitlice.com/2016/12/26/sabah-deniz-carsaf-gibiydi/) Ama yine de ülkedeki ilk 10 günümüzü sonrasında da 2016 yılbaşını geçirdiğimiz Adelaide denizi ve beachlerinin eline su dökemez olduğunu yine söylemeliyim. Henüz gidip tadına bakamasak da gördüğümüz duyduğumuz beachlerin kalitesi, sayısı ve ulaşılabilirliği konusunda Sydney’in çok iyi olduğu.

3- Kültür, sanat, ve şehir ruhu : Olumlu. Bu şehir için ülkenin en Avrupai şehri deniyor. Bu Avrupailikten kasıtın ben işte “ruhu” olan şehir diye ifade ettiğim şey olduğunu düşünüyorum. Kompakt ve keyifli bir şehir merkezi var. Her daim bir sanat etkinliği, festivali, kültürel çeşitlilik bişeyleri oluyor. Yani bugün şehirde ne yapsam deyip de hiçbirşey yanıtı ile karşılaşmazsınız desem yeri. Melbourne Lane’lerini pek seven sürekli öne çıkaran bir şehir. Graffiti ile boyanmış bazı sokaklar var turistlerin akın akın gittiği.

4- Toplu Taşıma : Olumlu. Pahalı olmasının dışında. Şimdi neye göre pahalı sorusuna sanırım genel olarak pahalı diyebileceğim. 🙂 Tramvay ağı olarak dünyanın en büyük tramvay ağına sahip şehrimizde tramvay, tren ve otobüs toplu taşıma alternatifleridir. Otobüsü pek sevmesem de tren gözümüzün bebeğidir. Ek olarak çalışmalarına bu yıl başlanacak ve rahat 5 yıl sürecek olan bir de Melbourne Metro projesi var. Toplu taşıma sayılmaz ama burada bahsedeyim yine de . Bisiklet yolları. Yani Amsterdam ile kıyaslarsak elbette biraz geride kalır ama dedim ya ben kendi standardımla kıyasladığım için gayet çok sayıda ve aktif kullanılan bisiklet yolları var.

5- Spor : Olumlu. Şimdi ben çok spor yapan bir adam değilim bilen bilir. Zaten bunu da spor izlemek açısından yazdım. Ancak spor yapana da izlemek isteyene da sonsuz olanakları olan bir şehir. Her suburbda mutlaka halka açık spor alanları, sahaları vs mevcut. Bununla birlikte spor anlamında çok büyük etkinlikler de cabası. Her yıl Avustralya açık tenis turnuvası burada olur. Formula 1 şehrimizin pek bir güzide semtinde harika bir parkın içinde gerçekleşir. Melbourne Cup dedikleri ve uğruna resmi tatil yaptıkları at yarışı şenlikleri (https://vakitlice.com/2016/11/07/o-guzel-atlar/) . Ha bir de bu ülkenin en önemli sporu olan ve yine fnal gününde resmi tatil olan footie var. Spor hakkında daha çok bilgi için ise şuraya alalım (https://vakitlice.com/2016/09/21/rain-hail-or-sunshine/)

6- Eğlence : Olumlu. Şimdi öncelikle ülkenin genelindeki en büyük eğlencenin barbekü yapıp bira içmek olduğunu söyleyeyim. İster evlerin arka bahçelerinde ister parklarda ister şirket eğlencelerinde “ let’s put some snags on the barbie mate 🙂 “ Ha ama bütün eğlence bundan ibaret değil. Her cuma akşamı CBD’de barlarda, publarda başlayan eğlence diğer günlerde suburblerin hotel ve publarında sürer. ( Hotel deyince aklınıza konaklanan yer geliyor biliyorum ama bu ülkede hotel adı verilen eski hotel binalarında pub hizmeti veren yerler mevcut.) Bir de belediyeler tarafından da halkı eğlendirmek için sürekli etkinlik, festival var desem yanlış olmaz. Örneğin white night melbourne diye bir gece var. Sebebini bilmiyoruz ama sabaha kadar her yer ışıl ışıl ve işte eğleniyoruz. Bu minnoş akşamın detayları da şurada ( https://vakitlice.com/2016/02/22/white-night-melbourne/)

7- Eğitim : Nötr. Yani buna ne yazacağımı çok bilemedim. Hani yine İstanbul ile kıyaslıyorsam sanırım olumlu diyebilirim. Yani şu meşhur PISA sonuçlarında çok iyi noktada değiller ama Türkiyenin baya üstünde oldukları da geçek. Çoluk çocuğum olmadığı için çok detay bilgiye sahip değilim ama gözlemlerim duyumlarım vs göre tıpkı hayatın genelinde olduğu gibi çocuklarını da relax yetiştiriyorlar sanki. Ha tabii yine spor. Çoğu aile için çocuğunun matematik sonucu değil yüzme derecesi ya da başka spor etkinlikleri mühim. Özel okul seçerken okulun havuz büyüklüğü, tenis kortu sayısı vs bakılıyor. Sonuçları da olimpiyatlarda görülüyor zaten.

8- Yaşam masrafları : Nötr. Her ne kadar dünyanın en pahalı 6.şehri olsa da bir yandan da ilginç bir şekilde maddi olarak yaşamanın kolay olduğu bir şehir. Bununla ilgili ayrı bir yazı yazacağız sanırım. Coming soon 🙂 Ama basit bir yorum yapayım. 2 kişi asgari ücretle çalışarak gayet yaşar hatta gayet çocuk da büyütüyorlar. Nasıl oluyor da oluyor ayrı bir yazı dedik ya 🙂

9- Sosyal Devlet : Olumlu. Tamam kabul ediyorum bu şehirle değil ülke ile ilgili ama olsun ben yine de yazayım dedim. 🙂 Vatandaşlarına ya da permanent residentlarına sağladığı birçok eğitim, yaşam, çocuk yetiştirme vs gibi “welfare dedikleri sosyal yardım ve olanaklar mevcut. Küçük bir not Prlı birinin bu yardımlardan yararlanması için en az 2 yıldır ülkede yaşaması gerekiyor.

10- Altyapı, IT, sistemler,süreçler : Olumsuz. Kesinlikle sistemler, süreçler ve bazı konulardaki alt yapıda Türkiyenin 90’lardaki hali gibi diyebiliriz. Internet hayal edilen gibi çok hızlı değil. Bankacılık sistemi bazı noktalarda komedi. ( Bilgi güvenliği vs anlamında.) Bazı devlet kurumları ya da özel kurumları hala digital dönüşümünü tamamlamamış. Merkezi bir sağlık sistem veri tabanı yok. Hatta bir vatandaşlık numarası gibi numara da yok. ( Gerçi bunu kişilik hakları, özel hayata saygı vs olarak halk istemiyormuş) İşler biraz yavaş yürüyor. ( gerçi bu da biraz insanlardan da kaynaklanıyor olabilir. Yani saçma bir nedenle bir yerde sıra beklerken sinirlenen kişinin sadece siz olduğunuzu farkedebilirsiniz. Take it easy baby.) Bizde yıllardır kullanılan queumatic dediğimiz numaratör sistemi burada çok az yerde var. Onun yerine biri gelip niye geldin vs deyip yönlendiriyor. Bunun istihdam için yapıldığını da düşünmüyor değilim. Şimdi hakkını yemeyeyim, bununla birlikte insanlar daha yapıcı ve inisiyatif alarak sorununuzu çözmeye çalışıyorlar.

11- İnsanlar : Olumlu. Çok zor bir başlık kabul ediyorum. Çok subjektif ve tamamen beklenti ile ilgili bir konu. Ben olumlu dedim ama olumsuz olabilecek de çok yanları var. Mümkün olduğunca stereotype’dan kaçınarak yazacağım. Bu şehirde sokaklarda sürekli güler yüzle birbirine selam veren, tek cümlelik ve yüzeysel de olsa hatır soran insanlarla karşılaşabilirsiniz. Herhangi bir mağazaya gitiğnizde “günün nasıldı? Zor bir hafta mıydı?” gibi hal hatır cümleleri havada uçuşur. Hakkınıza genelde riayet edilir. Üstelik bir çok yaşadığım örnekte yola çıkarak bize yıllarca söylenen “ ölsen yardım etmezler bu gavurlar” imajının tam tersi insanların sokakta yaşlı, bebekli vs yardım ettiğini söyleyebilirim. Olumsuz bulunabilecek yanı ne olabilir peki?Yüzeysellikte kalan, derinleşmeyen ilişkiler. Bu ülkede/şehirde biraz broculuk matecilik var. Yani ırk olarak yabancı olmasanız bile sonradan gelenin sıkı ilişkiler kurması zor. Çünkü çoğunlukla insanlar çocukluk arkadaşları ile ya da çok uzun yıllardır kurdukları grupları ile takılıyor. Komşunuzdan ya da iş arkadaşınızdan “ we should catch up soon” diye bir cümleyi sıklıkla duysanız da bunun gerçekleşmesi aynı sıklıkta olmaz. ( özellikle bunun kişisel tecrübem olduğunu, belki de sorun bendedir diye kabul da edebileceğimi not düşeyim :)) Ha ama geldiğim yerde sıcak insanlar harika ama vıcık vıcık birbirimizin hayatına giriyoruz bundan sıkıldım diyenlere harika gelir. Hem sıcak dost canlısı hem mesafeli 😉

12- Hava şartları, iklim : Olumsuz. Koskaca kıtadaki en dandik iklimi olan şehir burası. Kendisine iklim de denmez. Hani ne havasına ne kızına diye atasözlerini hakeder. Ama genelde burada “ Mebourne you bipolar beauty” diye ifade ediliyor. Aynı gün 41 derece olan hava birden 17 dereceye düşebiliyor. Güneşli gün yağmura, yağmurlar doluya, ağaçlar ormana dönüyor yurdumda. Ve kışın gerçekten de çok soğuk olabiliyor. Ve modern apartman dairelerinde yaşamıyorsanız, İstanbul’da yıllarca yaşadım onlarda ben bahçe içinde evde oturacağım diyorsanız bizim gibi, kışın üşümeyi göze almışssınız demektir. Zira buralı mimarlar burada kış olduğunu unutarak tasarlamışlar sanki evleri. Harika, güzel, kocaman evler ama yalıtım diye bir şeyden bihaber çoğunda ısıtma ya yok ya belli odalarda ya da sanki Mersin’de Urfa’da yaşıyormuşcasına klima ile. Siz siz olun patiklerinizi kalın hırkalarınızı getirin anacım 🙂 He belli bir süre sonra insan alışıyor mu alışıyor. Ben her daim çantamda bir şemsiye, bir hırka ve bir yedek tshirt ile geziyorum, yazın bile.

Tüm bunların sonucunda “ e kardeş ne diyon, Melbourne dünyanın en yaşanılabilir şehri mi peki?” diye sorarsanız, ben de “ Melbourne en yaşabılabilir mi bilmem ama çok yaşanılabilir bir şehir” derim . 🙂 Şehirler vardır gezmeye gidersiniz aşık olursunuz, tadı hep damağınızda kalır. Şehirler vardır “ ne var la burda” dersiniz ama bir süre yaşadıktan sonra güzelliğini anlarsınız. İstanbul gibi alımlı, ilk görüşte aşık olunan bir şehire karşın sizi yumuşacık saran ve baktıkca güzelleşen Melbourne ….

PS : Yukarıda verdiğim her bir başlık başlı başına bir yazı konusu aslında. Ben olabidiğince özet birşeyler söylemeye çalıştım. Zaman içinde – canımız da isterse :)- bu başlıklarla ilgili ayrı yazılar yayınlayabiliriz. Ya da yazmaya üşenirsek de yeni açtığımız youtube kanalımızdan ( https://www.youtube.com/channel/UC8W2vt28z4Qf3z7Y6tNZfpw) sözlü ve görüntülü olarak paylaşabiliriz. Bizi izlemeye devam edin anacağım 🙂

gülce.

8 comments

  1. Cok guzel bir yazi olmus tesekkurler💗 kanalinizi da takip edeceğim. Ielts ve ingilizce hakkinda da bir yazi gelirse de super olurdu😊

  2. Yazılarınız mükkemmel. Avustralya’ya gelmeden önce birçok şeyi yaşamış gibi olduk diyebilirim kendi adıma. Dil eğitimi almadan önce orada yaşayan birisi olarak sizce hangi şehri seçmeliyim Sydney Melbourne Brisbane arasından ? sorularıma yardımcı olabilirseniz yada daha fazla bilgi verebilirseniz ne mutlu bana. 🙂

    beratcanaksu1@gmail.com

    • selamlar Berat. öncelikle teşekkürler. şehir seçmek tabi zor mevzu, hem hepsi güzel hem de kişisel değerlendirmeler farklı. biz daha brisbane’i görmedik o açıdan bir şey diyemiyorum. ama melbourne ve sidney zaten fener-galatasaray gibi 🙂 ama sidney pahalı bu birincisi. orada yaşayan her arkadaşımız aynı şeyi diyor. kiralar çok yüksek. melbourne hem sidneyin altında bu anlamda hem de ulaşım açısından daha zengin, tramvaylar, trenleri otobüsler. bizim tercihimiz yaşamak için melbourne, gezmek için sidney 🙂

      • Öncelikle cevap verdiğiniz için teşekkürler. Melbourne’e gelmeden önce iş, ev vb. İlanları kolaylıkla bulabileceğimiz siteler mevcutmudur ?

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s