Selamlar okuyucu. Yılın bitmesine az kalan şu günlerde downunder’da festive season denilen peşpeşe önemli günler ve tatilleri yaşıyoruz. Bizim açımızdan tatil olmasını sağladığı için christmas, boxing day ve yeni yıl mükemmel bir kombinasyonla bir araya geliyor. Geçtiğimiz cumartesi akşamı “christmas eve” yani xmas’dan bir gün önceki gece yani arefeydi. Şehre bir bakalım dedik ve medar-ı iftiharımız federasyon meydanına doğru uzadık. Bildiğin kalabalıktı ortalık, yerli, yersiz, turist, 72 düvelden insan vardı resmen. Meydandaki dev ekrandan botanic garden civarındaki bir yerde olan xmas konserleri canlı olarak veriliyordu, biz de belediyenin tahsis ettiği şezlonglara uzanıp, ucuz şaraba abanarak biraz izledik. Kiliseler de açıktı, sanırım sabahlara kadar dualar edilip, günahlar çıkarılmış olmalı.( Gülce : Bendeniz öte dünyada nolur nolmaz yaklaşımı ile her dine ve inanca mavi boncuk dağıtan bir arkadaş olduğumdan girip katılmaya yeltendim ama bayram ya da cuma namazı öncesi mevzuya giremeyip uzatan imam benzeri bir papaz efendiye denk geldiğimden sıkıldım, Allah affetsin bir daha ki noele kesin gelirim deyip cemaatten müsaade isteyip ayrıldım ama baya baya dolup taşıyordu katedral.)
Neyse bu kadar girizgah yeter. Geçenlerde gülce ile konuşurken dedik ki, yav biz bu blogda hep yarak-kürek şeyler anlatıyoruz, kimseye bir faidemiz yok, bir bilgi verdiğimiz yok dedik. Yani sorsan avustralya’ya nasıl gelinir, melbourne’da nerede ne yenir, ne içilir, ölmeden görmeniz gereken on bar, öldükten sonra görmeniz gereken on kabir azabı falan hak getire. Sonra dedik, buralara nasıl gelinir, nasıl edilir falan bunları bir toparlayalım. Gülce sanırım bu konular hakkında size biraz ahkam kesecek. Ama bu yazı o yazı değil. Burada yine sikko konulardan bahsedeceğiz.
Bugün pazartesi an itibari ile ve tatil. Gülce çalışmıyor. Dedik sağa sola gidemedik, bari melbourne’ı tanıyalım biraz. Dün de hava afedersin 36 dereceye kadar çıktı, biraz deniz görelim. Şimdi deniz diyince, melbourne şehir olarak sırtını denize dönmüş bir yer. Bu anlamda sydney’in süper olduğunu söylüyorlar. Plajlar şehre yakın falan. Bizim de bildiğimiz bir st. kilda var. şehre en yakın plaj olarak. Her zaman oraya gideriz. Güzeldir, kalabalıktır, kendince bir enerjisi vardır. Dedik bugün değişiklik yapalım ve haritayı açıp baktık, hampton ve sandringham’da karar kıldık.
Şehirde medar-ı iftiharımız flinders istasyonundan direk sandringham’a tren var. yaklaşık 20-25 dakika trenle giderek hemen denize yüz metre yakın istasyonda iniyorsunuz. Biz de indikten sonra hemen sahile doğru attık kendimizi. Denize bir tepenin üstünden bakan bir yer. Bu da güzel bir manzara olanağı sağlıyor. Biz de manzaraya bakınca ilerlerde değişik plajlar da gördük. Dedik bir yürüyelim bakalım nerede ne var. böylece black rock denen yere kadar yürüdük ve efso bir iki plaj gördük. Eğer yolunuz düşerse sandrigham-black rock arasını yürüyün deriz. Çok keyifli, denize nazır bir patika. Denize black rock’da bulunan half-moon bay’de girdik. Burası aslında bir koy ve koyun en dış kısmında ise vaktiyle batmış bir geminin su üstünde kalan kısmı varç Tabii yine safety first memleket olduğundan çeşitli tabelarla bu batığa ne kadar yaklaşmamız yaklaşmamamız gerektiğini de söylemişler. Ufak bir keşif sonrası attık kendımizi suya döndük yüzümüze karaya ve farkettik ki bizim burayı sevmemizin nedenlerinden biri de kabak koyu gibi etrafının hafif tepe ve yeşil olması. Tabi bir kabak değil, olamaz da. 🙂
daha sonra son derece akıllı telefonlarımızdan öğrendik ki yağmur gelmekte. Tadını çıkaramadan kalktık, hampton’a doğru geçtik. Hampton plajını görünce hemen black rock’ı kötüledik. Öyle insanlarız biz. Hahahhaha. Şaka bi yana burası da son derece geniş kumsalı olan harika bir yer. Öyle boştu ki, sadece martılar ve yaralı ruhlar bir de cankurtaranlar vardı. Klip çekmek için bire bir. Dedik buralarda otursak, her akşam çekirdeği, çayı, şarabı alsak, gelsek şuraya, ahh ahh. Buralar da oturan insanlar da var bu arada. Alayına küfür ede ede yürüdük sokaklarında. Allahsızlar bir de ev yapmışlar denize nazır, önü kompil cam. Arkadaşım rakı içmezsin bir şey yapmazsın, öyle güzel manzaralı evi sen nabıcan ya. 🙂
neyse yağmur bastırınca atladık trene, evimiz yuvamız, kew’e geldik. Yarın ola hayrola.
[…] daha arayınca güzel beachler de var elbet. Onların bir kısmını Tayfun şurada yazmıştı. (https://vakitlice.com/2016/12/26/sabah-deniz-carsaf-gibiydi/) Ama yine de ülkedeki ilk 10 günümüzü sonrasında da 2016 yılbaşını geçirdiğimiz […]