Tamam Cairns, en tropik sensin!

Tayfun bana kizgin. Kirk yilda bir sey istemis, kalk bir kere de sen yaz blog yazisi demis, cok mu sey mi istemis… Hani ustat yazar demis ya “ yazmasaydim delirecektim”, benim durumum daha buyuk sorun bence. Yazmasaydim, trip yiyecektim, hem de sadece Ortadogu ve Balkanlarin degil ayni zamanda Okyanusya’nin da en buyuk tripcani Tayfun`dan…

Evet, “selam sabah yok mu ya?” dedigini duyuyorum sevgili okuyucu ve evet, yok. Yok valla, bu sefer. Bugun boyle.. Bir kere de sen selam var, bir kere de sen yaz once, naptin nettin o isleri de biz okuyalim. Cunku ben tuketim kulturunun bir neferiyim. Sen anlat, ben dinleyeyim, baskalari sohbet etsin arkadaslari ile, youtube’a yuklesin ben izleyeyim istiyorum. Oyle de yapiyorum.  Cok tuhaf geliyor. Sanki ben boyle bir suru farkli arkadas ortaminin hic sesi solugu cikmayan, muhabbete hic katkisi olmayan ama artik yillarin hatirindan midir, sempatik kontenjanindan mi kim bilir, her ortama da cagrilan tuhaf tipi gibiyim. Volkan Oge ve arkadaslari toplasip geyik yapiyor, ben yanda “ hahah abi cok komisiniz ya!” diyerek guluyorum ama cok sallamiyorlar beni. Mesut sure topluyor farkli kankalarini Rabarba Talk denen ortama, ben yine bulmusum ortama girmenin bir yolu, muhabbetin icindeyim.  Seda Yuz ile Pinar Fidan oturduklari yerden ahkam kesip, her seyi biliyorlar, salliyorlar, “ kiz bayiliyorum size” diyorum ortalarinda oturmus… Ama bir kelam da sen et deseler, tipki az once Tayfun’un dedigi gibi “ Turkcem bitti amca” diyorum, icime kaciyorum… O yuzden, cok istiyorum samimiyetle okuyucu, bir gun de gel sen anlat ne yaptin son zamanlarda, annengil nasil falan mesela, ben okuyayim, he, olmaz mi?

Biz Melbourne’de iken hafta sonlari bir yerlere gider, hem yedigimizi ictigimizi hem gordugumuzu yazar cizerdik. Fark ettik ki biz yasadigimiz bolge olan Sunshine Coast hakkinda, kasabalari, kenari kosesi vs o kadar geziyoruz ama dogru durust hic yazmamisiz. Insan yasadigi bolgeye karsi bir alisma hali icine giriyor da ondan mi bahsetmiyor yoksa anlatasimiz mi yokmus bilemiyorum. Ama bu durum annemin gecen gun “ biz de burda paskalya tatili idi tatil amacli bir yerlere gittik” dedigimde “ ee kizim siz zaten tatil yerinde yasamiyor musunuz, neden tatile gittiniz ki?” tepkisini animsatti.  Kadin hakli dedin di mi okuyucu, ben de olsam oyle derim. Ama biz tatilde yasamiyoruz ki tatil yerinde yasiyoruz belki ama biz de 9-5 calisiyoruz sonucta. Mal gibi bir ekrana bakiyoruz butun gun, gotumuz olmus “memur gotu” oturmaktan, sirtimizda sabit bir agri… Neyse. Yeterince agladiysam devam edeyim. Evet, Paskalya tatilinde, nihayet Cairns denilen Avustralya’nin en meshur dogal guzelliklerinden biri olan Great Barrier Reef denen mercanlarin merkezi olan yere gittik 3 gunlugune. Cairns, kuzey Queensland’de tropik bir bolge. Biz de tropic altinda yasiyoruz diye anliyoruz biz de bu islerden iste geciniyoruz. Orada YAGMUR meger buyuk harflerle yagiyormus. Tamam dedik Cairns, en tropik sensin. Tekne turu ayarladik, bizi bir adaya goturup orada mercanlari gorebilecegimiz. Yagmur oyle bir yagiyordu ki, biz mumkun degil tur olmaz, iptal ederler diye dusunuyoruz. Otelin lobisine sorayim dedim, sonucta bir bilgileri olur bu tur durumlar ile ilgili.  Adamlar neden tur iptal olsun ki dediler, “ee yagmur eki meki..” deyince ben baya baya yuzume gulduler; bu yagmur mu diyerek. Dedikleri gibi oldu, tur iptal olmadi. Deniz otobusu tarzi (bu alt ortasi bos olan, hizli giden, katamaran tarzi mi deniyor ne) deniz aracimiz koca koca dalgalarin ustune cikip cikip inerek, fonda ogurme sesleri, benim gozler kapali, Tayfun son derece cool ve keyif alarak yolculugumuz Fitzroy Island’in sakin sularina ulastik. Ne tek bir bulut, ne bir dalga, sanki bi boyut kapisi acildi baska bir boyuta geldik gibi. Wetsuitlerin icinde son derece cirkin ve de komik gorunen bir grup insan, bunu zerre umursamadan elimizde snorkellerimiz sahile yuruduk.  Az miktarda da olsa renkli mercani gormek nasip oldu. Aslinda cairns’e giderken ucaktan bile okyanusun cesitli yerlerindeki farkli ton maviler, renkler ile sovunu yapmisti mercanlar bize. Aslinda bir yandan da “ keske biz hic gitmesek gormesek de bu mercanlar hep kalsa” demedim desem yalan olur. Simdi bu yazida mercanlarin tehdit altinda oldugu, hem insan eli ile yaratilan kirlilik hem de okyanuslarin isinmasi ile nasil beyazlastigini, oldugunu uzun uzun anlatip ortamin modunu hic dusurmeye gerek yok. Bir yerde okumustum genc milleniallar (bizdeki Y kusagi ki benim yas grubum onculleri oluyor bu kusagin) ile Z kusaginda gorulen Climate Change Anxiety yani iklim degisikligi kaygi bozuklugu denen bir yeni kaygi turu varmis. Bu arada bu nesil ya da jenerasyon olayi da ne kadar buyuk olay oldu. Biz daha gencken jenerasyonumuzun bir adi vardiysa bile biz farkinda degildik, ortalarda boyle gerim gerim dolasip ben de Y nesliyim demiyorduk. Boyle sanki biz arabaymisiz da model adi gibi geliyor bu nesil adlari da 😊 Bence herkes hissetigi jenerasyondadir. Ben bazen muthis baby boomer hissediyorum kendimi bazen de acaip Z kusagi, hangisinde daha sinir bozucu oluyorum kim bilir…

Neyse Cairns diyorduk… Mercanlar, ada falan elbette ki cok guzeldi ve unutulmaz bir deneyim oldu bizim icin. Ancak bu gezinin benim icin en guzel, en one cikan yani Kuranda adli dag kasabasi ve oraya olan yolculuk oldu. Kuranda yagmur ormanlari ile orulu bir cografyanin icinden  tren yolculugu ile ulasilan bir kasaba. Oyle bir tren yolculugu ki ancak video ile (bakalim yukleyebilecek miyim) anlatilir sanki. Cesitli selalelerin icinden, ormanlarin icinden gecip gidilen, tarihi bir tren yolu (ki anladigimiz kadariyla tren yolunun insaati sirasinda sirf onlarca insan yilan, ciyan sokmasi gibi durumlardan vefat etmis). Tren oyle guzel virajlar aliyordu ki ve bizim de sansimiza on vagonlardan birinde oldugumuz icin, tren donerken arka vagonlari keyifle izleyebildik. (Video olmuyormus, su fotolarla idare edecegiz maalesef).

Az once Tayfun’dan ogrendigim kadari ile bizim bindigimiz tren seferi Cairns ve bolgesini etkileyen buyuk sellerde seferlerin iptalinden sonraki ilk sefermis. Yanilmiyorsam Ocak sonu, Subat basi gibi Cairns bolgesinde cok ciddi bir sel felaketi yasandi, havaalaninin pistinde yuzen timsah goruntuleri dolasiyordu internette. Neyse efendim, bu harika tren yolculugu sonrasi Kuranda kasabasina vardik, bol miktarda bunun Kuranda yeri var huhahah esprisi yaptik. Kasabada gezdik, tozduk, en temel turistik aktivite olan hediyelik dukkanlarindan magnet vs aldik, yerli halki ikna ettik ay pardon o baska birseydi di mi (siyasi mizahti!!!) yerli halka para da kazandirdik ve donus yoluna gectik. Donus icin, ta aylar onceden tum bu tatilin planini yapan Tayfun Bey teleferik yolculugu ayarlamis. Hem de paraya kiymis ve ‘diamond” almis.  Bu arada daha once hic bahsi gecti mi bilmiyorum ama Tayfun’un yukseklik korkusu var. Yillar once onun ailesini ziyarete Giresun’a gittigimizde, ben, Tayfun, babasi ve erkek kardesi Ordu’ya gitmis, oranin da meshur tepesi Boztepe’ye teleferik ile cikip inmistik. Bu iki kardes sehadet getire getire, gozler kapali tamamlamisti yolculugu. Neyse Kuranda’ya geri gelecek olursak; teleferige dogru yururken askim sen bu diamond denen deneyimin tabani cam teleferik oldugunu biliyorsun di mi, seni daha da korkutmasin bu dedigimde, kiyamam bi iyice pismanlik sardi Tayfun’u o anda. Benim canim sevgilim, sag olsun, beni mutlu etmek icin ve de tabii ayni zamanda korksa da boyle bir deneyimden de mahrum kalmamak adina teleferik secmis ama diamond ile abartmaya da gerek yok diyerek, derhal bileti iptal edip normal bilete cevirdik. Sansimiza 4 kisilik olan teleferiklerde bizim ile beraber boyle 65 yaslarinda Amerikali turist bir cift denk geldi. Yolculugun basinda Tayfun’un korktugunu soyleyince, onu oyalamak icin baya sohbet muhabbet etti insanlar sagolsunlar. Newyork senin California benim konustuk. Hayatimda hic Amerikaya gitmedim ama orda farkettik ki Holywood ve de diziler sagolsun resmen sokak sokak neredeyse biliyoruz bir cok yeri. Bu hos bes arasinda, arada manzaraya da bakma firsatimiz oldu. Muazzam idi, yagmur ormanlari ayaklarinin altinda, bir selalenin uzerinden gecmek, muthis bir duygu idi.

Cairns’I cok sevdik. Bu kadar cok sevmemizin tek nedeni dogal guzellikleri degildi. Cok keyifli bir merkezi ve hareketli bir gece hayati var. Gece hayati deyince aklina club vs gelmesin ha okuyucu, biz kendimizi bozmadik, orda da en gec 10da uyuduk! Gece hayati, aksam acik yemekcilerin, gildir gicik dukkanlarinin ve de Thailand ortami hissi veren sira sira ucuz masajcilarin oldugu bir night market var. Biz, sira sira dizilmis cesitli soslu, yagli yemekler satan Asya yemekcilerini gorunce mutluluktan kafayi yedik. Ayni Melbourne gibi dedik .( Bana her sey seni hatirlatiyor be Melbourne, ah ah!). Asya yemegini yiyip hemi de ucuza yiyip bir de yan yana sandalyelere oturmus bir suru turist ile birlikte yine ucuza ayak masaji yaptirinca gercekten bir minik Thailand deneyimi yasadik.

Son gunumuzde de Cairns civarindaki bir kac koy ve kasabayi dolastik. Hele bir tanesi var ki Tayfun’un kalbi orada kaldi. Palmcove. Asagiya bir kac foto birakiyorum sadece…

He peki bu Cairns, cennet mi be kardesim diyeceksin! Degil, kesinlikle degil. Bakmaya doyamayacagin deniz var , giremiyorsun. Cunku mevsimine gore degisen risk orani da olsa zehirli deniz anasi (direk olduren cinsten) ya da tuzlu su timsahi (saka degil cidden tuzlu suda yasayan timsah var) gibi riskler nedeni ile ancak belirli korunakli alanlarda ve/veya mumkunse wetsuit ile girilebiliyor. Hatta plajlarda, zehirli deniz anasi (stinger deniyor) durumu icin ambulans gelene kadar yapilmasi gerekenlerin yazdigi ve bir sise sirkenin oldugu mini ilk yardim noktalari var. Evet, dogru duydunuz, sirke. Mubarek sey sirke, burda da yasam suresini uzatiyor sanirim asil yardim gelene kadar. Bir komedyenin (adini unuttum valla) bir sakasi vardi bununla igili. Avustralyadaki bir hippi kasabasini tarif ederken, dunyadaki tum sorunlari elma sirkesi ile cozebilen insanlarin yasadigi bir yer demisti. Ama adamlar hakliymis galiba.

Hani annem demisti ya “siz tatil yerinde yasamiyor musunuz, neden tatile baska yere gittiniz” diye. Insan boyle galiba, hep baska yerleri gormek istiyor. Haritada yeni yerler acilsin diyor. Sehirde yasarken ormanlara, daglara; kirsalda yasarken sehirlere ozeniyor. Biz de bunun yasayan orneklerindeniz iste okuyucu. Bulbulu altin kafese koymuslar, yok mu iki es dost da iki muhabbet edek demis!..

Ben Tayfun’a diyorum da inandiramiyorum. Ben gezi yazisi yazamiiim, ben aglak seyler yaziiim (Kurtlar Vadisi Zaza sesi ve tonlamasi ile) . Oyle bir yazi oldu iste idare et okuyucu, paslanmisiz, pas atiyoruz diye dusun. Neyse, sende basta yazdiklarimi bir dusun okuyucu, oyle benim gibi hazir yiyici, armut pissin agzima dussuncu olma, elini tasin altina koy. Sen yazmassan, ben yazmassam nasil olucek bu isler. Saglicakla kal, bozkirin tezenesi…

Yorum bırakın