Selamlar okuyucu,
bir yangın,bir sel, bir soguk derken kolpacino’da dedikleri gibi gotumuzun basimizin ayrı oynadıgı bir yaz mevsiminden selamlar. Yarın hava nasıl olacak diye soramıyoruz birbirimize. Hava nasıl olacak bilsek viruslerden korunmaya calısiyoruz. Cinden gelen wuhan virusunu diyorum. Pespese kotu olaylarda vuku bulmaya basladi avustralya sınırları icinde. Gecen gun bir adam karısını ve uc cocugunu arabada yakıp, oldurdu. Dun aksam haberlerinde ogrendik ki Sydney-melbourne treni devrilmis. Iki kisi vefat etmis. La olum noluyo la bize. Birisi hacca giden ucagi amsterdam’a mi indirdi, anasına babasına mi el kaldırdı, cunup cunup incil mi okudu, noldu lan burda?
Halbuse tek istedigimiz sakinlik ve sessizlikti. Bir 500t akıcılıgında ve olaysızlıgında yasamak istemistik sadece. Ama kader iste. Sen planlar yaparken agzini burnunu kırıyo. Cuma aksamı oturmus cayımı yudumlarken yazıyorum sizlere bunlari. Ah ne kadar da ingilizim. Britanyanin kopegi miyim neyim? Yok be oglum diyetteyiz. Her sene oldugu gibi bu senede mubarek dort aylar basladi. Hayirli olsun. Diyet, recep, saban, ramazan. Oysa gecen haftalarda ne de guzel rakıları buzlu buzlu icmis, parklarda bahcelerde biraları iskandinav tanrisi ve artik avengers sayesinde bizimde tanrimiz thor gibi gommustuk mideye. Ama bitti. Kafa sakin, temiz.
rakıyı nerede iciyoruz? Genelde evde iciyoruz okuyucu. rakı meyhanede icilir di mi? evet bizce de. Melbourne’de meyhane yok mu? Aslanlar gibi var beee. Hem de ne var. muzigiyle, mezesiyle, gulen yuzuyle var. ilk geldigimiz sene yolda yururken sans eseri sehre yakin Fitzroy tarafinda bir turk lokantasi gormustuk. Adi tinman. O saatte kapaliydi. Aksam acılıyormus. Aksam gittik, konustuk tanistik. Seker gibi insanlar karsiladi bizi. Konusurken baktik ki aslinda meyhane burasi. Rakısı, rakıları, efes birasiyla tam bir amca meyhanesi. Sonra bunlar tuttu tasindi. Ama cok uzaga degil. Smith street denen Fitzroy-collingwood mahallesinin en islek yerine. Gel zaman git zaman ama yakin zamanda adi da degisti aysel oldu. Isletmecilere yenileri eklendi, rakı cesitlerine yenileri eklendi, mezelere yenileri eklendi ve oldu mu sana cennetten bir bahce. Kimin cenneti olduguna gore degisir. Ben uzun yoldan geldikten sonra, atımı kapısına baglayip, icinden rakılar akan nehirleri bulunan cennetler hayal ediyorum. Uzun yola gitme sebebimde baska bir rakılı nehirdi zaten. Aman neyse, rakı olsun da cennet eksik kalsin. Ne rakı guzelledin be tayfun? Sanirsin aydın boysan.
Gecen sene bir yazi yazmistik. La viva Echuca. Orada bir festival vardi, biz de tam o gun echucaya gitmistik, haberimiz olmadan. Aradan bir sene gecti ve biz yine echucaya gittik okuyucu. ama bu sefer festivale. Uc saatlik o harika yolu tekrar yaparak. Hatta biraz da fantazi yaparak farkli yollardan giderek. Aslinda basli basina bir yazi konusu olan mount macedon denen o guzel cennetten gecerek. Mount macedon tam bolu ya benim icin. Hava hep serin, yesillik, orman harika. Tam baba modeli, ac cami aaccc, cigerlerine oksijen girsin. Oyle guzel ve keyifli. Bu macedon’un woodend diye guzel bir kasabasi da var. cok dadlu, biz cok seviyoruz. Gelirsen git gor, cigerine oksijen gitsin. Ha mount macedon’un tepesine de bir cik, orada manzarali bir cay bahcesi var, otur bi cay ic be. Az ekonomiye katkin olsun.
Echuca’da festivale gitmeden bir hafta oncesi sanirim, sorrentoya gittik. Sorrento bu Melbourne denen yerin en guzel semti bence. Zaten bir yarimadanin en ucu, bir tarafi deniz bir tarafi okyanus. Genelde deniz sakin, okyanus azgin oluyordu. Sorrentoya gelince kahvalti, kahve yapip deniz tarafinda yuruyus yapar oradan back beach denen yere geceriz. Bu back beach okyanus tarafinda. Burada adi kissli seksli bir kafe var. ilk gittigimizde acikti, soguk bir gunde okyanusa karsi cay icmistik. Sonra ne zaman gitsek kapaliydi. Bu sefer gittigimizde deniz tarafi esintiliydi ve deniz de dalgaliydi. Hadi back beache gidelim de okyanus dalgasi izleyelim dedik. Soyle bes metre falan olsa da tadindan yenmese. Gidince gorduk ki ilginc bir sekilde kafe acik, ve okyanusta tek damla dalga yok, ustune piril piril, dumduz, ustune bir dunya insan da burada, guneslenen, denize giren, ne ararsan artik. Biz de cok hazirlikli arkadaslarizdir. Eger denize gideceksek arabaya montumuzu, polarimizi koyariz. Piknik falan varsa sonbaharda tisort, mayo ne ararsan bulursun. Yine oyle oldu. Millet denizen tadini cikarirken biz pacalardan tutup koyden indim sehire filminde ki gibi himmeett abbbeee diye birbirimize bagirip ortamin tadini tuzunu kacirdik. Ama dalgalar geriye cekilince harika bir cografya da ortaya cikmisti. Onun tadini cok guzel cikardik iste.
Sorrento cok guzel yer haci abi. Yasarim ben orda. Ama cok milyon dollar lazim. Nasil yapacagiz o isi bilmem. Her hafta loto oyna oyna nereye kadar? Raki ic ic nereye kadar? Nabicaz be kamil diye cayimdan bir yudum daha aliyorum.
Sorrentoya cok yakin cape schanck diye bir yer daha var. burada da guzel bir deniz feneri var. gitmisken onu da gor bak eksik etme. Yollar cok guzel. Ac muzigi, sal elini camdan, vites degistirir gibi yap al sevgiliden bi yanak. Sonra cami indir, kafasi icerde kalsin. Ha ne diyom ben ya, filmler karisti. Mujde ar cik bacim kadrajdan.
Echuca’ya festivale gittik sonunda okuyucu. giderken de dedik ki, gitmisken merkezde biraz takilalim, nehirde tekne turu yapalim, yemegi disarda yiyelim, aksama dogruda festival alanina gidelim. Bunlari dedik, kayitlara gecti. Sonra ne yaptik? Otele cantalari koyduk, festival alanine gittik, sandalyeleri actik, birer bira aldik. Gece festival alanindan ciktik. Arasi? Arasi bol miktarda guzel muzik, icilen biralar, saraplar, edilen sohbetler, cevre incelemeler. Coluk cocugun ortalikta kostugu, yasli insan adedinin bol miktarda oldugu harika bir dugun ortami vardi. Cok seker festival ya. Cocugu olan herkese tavsiye ederim. Salin cocugu, alin biranizi, o eski metal gunlerinizi hatirlayin, feysbukda da yer cekini yapin, millet de sizin icin adama/kadina/insana bak yaa, coluk cocuk sahibi hala festivallerde geziyo desin. Valla bak. Hakkatten boyle bir yer ama gercekten guzel muzik gruplari vardi. Biz cok eglendik. Su satmiyorlardi bardak israfi olmasin diye ama bos sise satiyorlar, yaninda buz da veriyorlar sen gidip bedava sebillerden dolduruyon. Mantik guzeldi, bu sene ilk defa yapmislar. Dedik ki her sene gelelim lan. Mudavim kulturunden gelen bu satirlarin yazari eger bir yere ikinci kez giderse olene kadar gider okuyucu. nasip kismet gorecez bakacaz.
Echuca’ya giderken dedim ya alternatif yollar kullandik diye. heh bunlardan biri de Kyneton-heatcote arasi bir yoldu. Gercekten inisli cikisli, essiz bir sari renk curcunasi arasinda giden guzel bir yol. Cayirlarin rengi ile sanki arada tek tuk evler, kopruler birlesmis. Arada bir ahsap kopru var, araba ile ustunden gecerken bir fatiha da bizim icin alalim. Heatcote denen yere gelene kadar kahveni ic okuyucu. tam uc farkli yerde kahve aldim. Amk butik olan yerden kahve alirsan tabi oyle olur dedigini duyar gibiyim ama o is oyle degil. Ya zaten kahve satan kahveci yok ki. Yol ustu kasabasi oglum burasi. Ne is olsa yaparim, paran varsa alirim diyen adamlar acmislar dukkanlari. Kasapta ayakkabi satiyolardi ya daha ben sana ne diyeyim.
Festival bitip, echuca’da bulunan barlarin hepsinin kapanisini yaptiktan sonra otele gidip yerli ve milli kusma seanslarini da yapip zabahi ettik. Zabah olunca kahvaltimizi yapip yine dustuk yollara. Bu sefer dedik ki geldigimiz yoldan da degil, gecen sene dondugumuz yoldan da degil, Bendigo denen victorya eyaletinin bir sehri uzerinden donelim. Iyi ki demisiz. Ne guzel, kucuk, tatli, huzurlu sehrimizdin sen Bendigo. Oglum boyle her gordugumuz kucuk yere tatli, sirin diyoz da belkide aksamlari acaip pompa donuyodur ha. Gunduz herkes uyuyo, biz gecerken ayy ne tatli, sirin diyoz. Ahahahha guldum valla. Pompa denince gulerim. Yahsi bati filminin en sevdigim repliklerinden biridir, pompada miydin lessss?
Bendigo’yu once araba ile bi tavaf edip nerede ne var ne yok gorelim derken kosede cok guzel mimarili bir iki bina olan bir sokak gorduk. Orayi not alip devam edip cok buyuk bir kilise gorunce, gunlerden de Pazar olunca, dedik girelim iki dua edelim. Gulce’yi bilirsiniz dostlar din ayirmaz, tapinak gordu mu yapistirir duasini. Kendini garantiye aliyo kurnaz. Gordugum en temiz kiliseydi. Kac tane kilise gordun lan tirrek deme okuyucu. zamaninda liseden kacip kiz dusurecez diye istiklalde st antuan kilisesinde mum yakan insanlariz. Cumaya gitmez, kiliseye gider pezevenk. Herkes yolunda iste ne yapican. Kiliseyi gezip, pedere sarap var mi diye sorduktan sonra gelirken gordugumuz guzel binali sokaga gittik. Ay bi tatlis, bi seker seyler, poti kareli masalar olan kafeler, italyan bayrakli lokantalar, eski ve ihtisamli itfaiye ve belediye binalarinin sanat galerisi olan yeni helleri. Ay oluyo bunlar tatlislikten. Sapsik seyler. Sanirsin dunyada hic dert yok, hep sanat hep sarap. Bak haspamlara ya. Gecen gun umut sarikayanin bir karikaturunu ilk defa gordum. Atarli genc babasina diyo ki, “ben sosyalizm diyorum, sanat diyorum, bilim diyorum, bunlarin hepsini cope atip tek kelimeyle dunyanin amina koyamazsin baba, yapamazsin bunu” babasi da cevaben diyoki “onu birak da, maastan haber ver sen, maastan” hahahhaha iste son zamanlarda dunyaya boyle bakiyorum okuyucu. faturalar odendi, kira yatti, pazara gidildi, dolap iyi durumda mi sonra bakarim gerisine. Ama bu bendigolular sanirsin bana monako prensesi aminako. Ama bir sanat galerileri var guzel allah icin. Modern sanat, en sevdigim. Boyle bir resim gibi fotograf gibi bir sey var. icerde sana bi tabletle, kulaklik veriyolar, o resme tutuyosun, resim hareket etmeye basliyo ayni anda kulakliktan bir ses gelip sana bir iki aforizma soyluyo o eser hakkinda.(augmented reality imis adi) Guzeldi.
Bu sekilde rakilari icip, festivalleri gezerken aaa para bitmis. Dedik hemen diyete baslayalim. Oyle cunku. Yoksa durduk yere ben niye Cuma aksamini caya corbaya harcayayim kardesim. Paran yoksa diyet yap, ev kirliyse, misafir geliyosa tutsu yak. Bizim felsefemiz bu.
Derbilerin derbisi fener-cimbom macinin oldugu bu kutsal hafta sonunda takimimiza basarilar dilemek istiyorum ama sinirimi bozan bir iki sey var. ya kardesim milletin bir zevki var, futbol. Sen niye bu cumbusun en guzel halkasini Pazar gunune koyuyorsun. Senin bu halka olan garezin nedir ya? Bunu ilk kim dusundu de kabul edildi bilmiyorum ama dusunene, kabul edene aci aci sovuyorum mavi duvar sarkisindaki gibi. Yap sunu Cumartesi, icen icsin, yiyen yesin, yapsin zevkini, ertesi sabah da Pazar kahvaltisi yaparken gazatelerden yorumlara baksin. Alayina nalet valla. Neyse fenerbahce’ye basarilar dilerken gozlerinizden operiz bozkirin tezeneleri. Iyi bakin kendinize.