sonsuza kadar sürecek gibi duran öğleden sonraları

Selamlar okuyucu,

Yeni yıla girdiğimiz yazın şu ilk günlerinden hepinize 42 derece sevgilerimizle. Tatili, sicagi, gunesi, denizin tuzlu ve nehirlerin tatli suyunu iliklerimize kadar hissettigimiz su güzel ocak gününden selamlar hem de. Dinledigimiz guzel sarkilardan secmelerle selamlar üstelik. Peyk dinliyorduk okuyucu, sana selam etmeden once. “Lay lay lom “dinliyorduk bir ara, sonra yolda giderken ‘koleler ve kilitler’ calmaya basladi. ‘cunku kaptanlar korkar isyandan, firtinalardan bile daha fazla’ diyor ya hani canim Peyk. Sarkinin oykusu de fena. Gercek bir olayin disavurumu. Akdeniz’de batan bir geminin ardindan yazilmis, multecilerin bir kamaraya kilitlenip olume terkedildigi bir geminin ardindan. Fena hikaye yani. Ayni teknelerle Avustralyaya gelmeye calisan insanlar  da mevcut. Yakalananlari atiyorlar ayri adalara burada da. Uzun bir suredir o adada kalan multecilerle ilgili bir siyasi kriz yasaniyor, bir kisim insan bu insanlarin artik au’ya girmesini isterken devlet kesinlikle karsi cikiyor. Neyse mevzu derin.

Ne diyordum okuyucu, yaz. Heh yaz. Ne guzel mevsim lan yaz. Gavurun bayrami, kiristmisi, yilbasisi hep bir arada olunca yapistirdilar iki hafta bayram tatilini. Koca ulkeyi kapattik resmen. Hep beraber tatile ciktik. Butun millet yer degistiriyo. Cografya guzel olunca herkes birbirinin oturdugu yere yazlik muamelesi yapiyor. Bu kisma geliriz ayrica, simdi kronolojik gidelim.

Insan down under`da yasayinca bir takim seyler zorunlu ihtiyac oluyor. Mesela konserdir, muziktir, futbol macidir, unlu gormektir. Biz local degiliz ki kardesim yolda unlu taniyalim, her hafta konsere gidecek derinlikte kulturel bilgimiz olsun. Haliyle uluslararasi birileri gelirse gidiyoruz, gitmeye calisiyoruz. En son bon jovi geldi misal. Yavrum be o ne gelmek. Sehrimizin abidesi mcg denilen stadimizi doldurdu adamlar. Daha once bir kac konsere daha gitmistik ama onlar hep basketbol veya tenis sahalarinda olmustu. Ilk defa stadyum konserine gittik ama ne gitme. Konsere girmeden simdi icerde sira olur, icerde bira pahali olur gibi cesitli bahanelerle gulceyi barda icmeye goturdum. Rock n roll konseri lan bu, sarhos olmadan girilir mi? giriliyor tabi. Ya kardesim geldigimden beri üç beş rock konserine gittim, bana sanki bi tek ben içiyormuşum gibi geliyo. Ya icmek derken oyle bi bira alalim uc saat icelim gibi degil, deli gibi icelim, ami gotu dagitalim. Oglum rock, metal bu demek degil mi lan? Bir seyler degisti de benim mi haberim yok. Neyse kimse icmese de ben ictim her zamanki gibi. Ne demis sair, hangover gecici, hikayeler kalici. Biz de kendi hikayemizi yaziyoruz, etil alkol esliginde. Bon jovi efsane bir performans gosterdi, ses sistemi kotu olsa da. Hay sıçam öyle ses sistemine.

Hay sıçam diyince aklima Mesut Sure geldi. “Mesut Sure ile iliski testi”ni izliyor musun okuyucu? Izlemiyorsan izle lan, cok keyifli, biz cok guluyoruz. Cogzel, cok dogal insan hikayeleri var, fenomen adi altinda yarak kurek insanlari cikarmadigi surece. Mesut Sure, tani bizi aslanim, fenomen sevmiyoz biz insan seviyoruz. Mesut Sure disinda son gunlerde Cüneyt Özdemir’e sardirdik. Sosyal medyada goruyorsunuzdur belki, cuneyt ozdemir nasil delirdi, cogzel delirdi basliklarini. Biz aslinda kendisine mesafeliydik, siyasi sebeplerden dolayi. Sonra bir farkettik ki biz siyasi sebeplerden kimseyi sevmez olmusuz a ku. Gerci biz demiyeyim simdi, ben. Gulce biraz daha iydir o konuda, hemen silip atmaz. Ama ben bir zeus olurum, hades olurum, saman alevi gibi parlar, ortaligin anasini sikerim. Hemen de sonerim ama. Tirt zeus yani. Neyse cuneyt ozdemir’e de boyle bir mesafemiz vardi. Ama sonra kovuldu bu bisiler oldu, amerikaya yerlesti falan, yutub yayini yapmaya basladi. Tv onundeki adam degil de, tuvaletteki cuneyti gostermeye basladi. Bakti zincirler yok, yutub ve sosyal medyada patron da yok, yardirmaya basladi. Biz egleniyoruz kendisini izlerken. Kendi kendine yapip guldugu esprilerin hastasiyiz, esprilerin degil de o guluslerin. Cunku ozlemisiz gulmeyi, gulen insan gormeyi.

Kiristmis diyorduk, yilbasi diyorduk okuyucu. Bu iki haftalik surede ben zaten yatistaydim, calistigim is yeri zaten kapali bir sureligine, gulceye de vermisler izni, git lan burdan demişler, gülce aslinda calisacam lan ben, yillik iznimi yedirmem falan diyordu ama havalar biraz isininca o atardan eser kalmadi sanirim. Zaten kime atarlanican amk, mis gibi insanlarin memleketi. Mis gibi insan dedim de size hic komsularimizdan bahsetmedik di mi okuyucu. Ada devleti lan orasi, ne komsusu tirt mi dedin sen okuyucu? Aferim, sevdim coğrafyanı. Ama öyle değil, daha minimal ölçekte komşu, yan ev mesela. Bizim guzel bir komsumuz var yan evde. Geldigimiz ilk gun bize laf atip nerelisiniz diye sormustu, ben de sen nerelisin diyince ufak bir error vermisti. Adi Christian olan bu guzel abimizle daha sonralari baya kaynastik. Hatta o kadar ki bahcede kendisinden bahsederken anlamasin diye kod adi verdik; muslum. Iste bu muslumle guzel bir enerji yakaladik, kah onun bahcesine gittik, yedik ictik, kah o bizimkine geldi, yedi icti. Gecen sene evlendi, ev arkadasi olan japon hatunla, davet etti düğününe, gittik eşlik ettik. Tam bu tatil doneminden once de kendisi ile çitlerarası muhabbet ediyorduk. Planiniz var mi dedi, yok yeeaa, evde takiliriz, deniz kum gunes dedik. Kendisi de ailesinin yanina gidecekmis, annesi buna sekiz kisi bul getir demis, bu da kontenjanı tamamlamaya çalışıyor. Bizi de davet etti, sagolsun. Biz hic düşünmeden evet dedik. Sonra gülcem biz bi aramizda konusalim sana donelim dedi muslum’e. arkamizi donduk konusarak eve geliyoruz. Niye oyle dedin dedim ben gulceye. Ya hemen sazan gibi atlamayalim, adamin gozunde imajimiz olsun falan dedi. Eve girdik vuhhhuuu, yihhhuuuu nidalariyla sevindik. Sonra gittik bi daha evet dedik muslume. Sonucta bu donem memleketin hem ic hem dis turizminin tavan noktasi, bi yere gideyim kalayim falan desen kan aliyorlar, bobrek mafyasi yanda bekliyor hesabi oyle oduyorsun okuyucu. Beleş yer bulmusuz, kacar mi?

Hem hep bir avustralyali evi merakimiz vardi. Acaba nasillar, ne yerler, ne icerler, nasil yasarlar. Tamam muslum avustralyali ama adam farkli bir modda yasiyor, daha bir ogrenci evi mantiginda. Neyse beklenen gun geldi ve iki araba pespese dustuk yollara. Gidecegimiz yer bize 4.5-5 saat uzaklikta marlo adinda bir sahil kasabasi. Ilk defa bu kadar uzun bir yola gidecegiz. Sabah altida kalkip, kahvaltimizi yaptik, cayimizi ictik, yolluk sandavicleri hazirladik, esyalarimizi canimiz corollamız ismete yerlestirdik. Yedide muslume gittik, kapi acikti, bize bir kahve yapti, birlikte ictik ve vurduk yola. Aslinda gpsle rahatca gidebilirdik ama dedik ya müslüm değişik bir karakter, beni takip edersiniz diyor adam. Eyvole karsim seni takip edelim, edelim de senin altinda 2019 subaru forester var amk. Hiz sinirlarina biz milim milim uyuyoruz, sen basiyon amk. Bi yerde mola verdik, yaptigimiz sandavicleri paylastik o ara dedim “haci hiz cezasi gelirse ödersin valla, seni takip edecez diye bastik o kadar” ben hiz limitini asmadim diyo. At yalani sikeyim inanani müslüm. Neyse boyle boyle vardik eve. Ailesi yillar once ununu elemis, elegini asmis, paralari cukkalamis ve bu sahil kasabasina gelip arsa alip, evlerini yapmislar. Klasik olarak kocaman bir arazi ustunde tek katli, gunesin konumuna gore dizayn edilmis, bahceye bakan duvarin kompil cam oldugu bir zengin evine geldigimizi ilk anda farketmistik. Annesi ve babasi ile daha once bir kac kere konusmuslugumuz vardi. Ama tabi dışarda tanışmakla ayni evde yasamak ayni sey degil bilirsin okuyucu. Anne margeret ilk andan patron benim ulan burada, cit cikmicak cit seklinde mesajini bize verirken baba ben bi bira acarim, etliye sutluye karismam ahanda surda oturur tvye bakarim seklinde mesajini verdi.

Biz anadolu cocugu oldugumuzdan kalabalik da olsak her seyi beraber yapma dusturunu edinmis insanlariz. Kahvalti, ogle, aksam beraber yenir. Ulan otuz yasinda disarda arkadaslarla icerken babam arardi, saat daha sekiz, eve gelmiyon mu, eve gel yemek yenecek ulan bu evde diye. Tabi bir ailenin yanina misafirlige gidince de otomatik olarak o ailenin kurallarina tabi olursun. Hangi koltuk gosterilirse ona oturulur, caylar beraber icilir, tuvalette hep delige isenir falan. Bu insanlarda isler biraz farkli isliyormus. Aksam yemegi ve ogle yemekleri kutsal bir rituel olarak beraber yenilirken kahvaltiya kimse gereken onemi vermiyordu. Kahvalti olunca bir amerikan filmine donuyorduk, musliler, sutler havada ucusuyor, herkes acelesi varmis gibi on dakikada yiyip bitiriyor, cay desen uzayli muamelesi kivaminda. Kardesim biz kahvaltinin ustune siir yazan insanlariz. Dedik haci bu aileyi birlestirecek bir guce ihtiyacimiz var, boyle olmaz. Gulce dedi sen o isi bana birak, ben bunlara zehri salacam, merak etme sen diye kafasini sallaya sallaya kendi kendine konusuyor. Dedim hayatim banada anlat planini. Gelirken yanimizda ac kalirsak yeriz diye domates biber getirmistik. Ben onlarla bi menemen yapayim da sunlara kahvaltinin ne demek oldugunu gostereyim falan dedi. Dedim askim asiri guc kullanmis olmuyor musun, bu insanlar nereden bulacak sivri biberi sonra. Evet okuyucu buralarda sivri biber pek yok, dolmalik biber de yok, sadece carliston ve varsa yoksa chilli denen aci biberler. Iyi ya torbacilari olurum, ben tedarik ederim sivri biberi onlara dedi. Hahaytt hatuna bak be, zalimce planlar pesinde. Neyse sabah gulce bana domatesi, biberi kestirdi, yumurtayi kirdirip cirptirdi, sonra domatesleri ocaga atip sen bunlari karistir ben bi dusa girim cikim dedi. Ben de kendisine sen simdi menemen mi yapiyorsun dedim, niye ki menemen boyle yapilir, anan baban seni corba yapiyorum ayagina tencerenin basina dikmedi mi dedi. Heee dedim, iyi yiyon sen bizi. neyse menemen yapildi, hepsi siraya girdi tavadan payini aldi, aç gibi yediler. Noldu lan gundiler, hani musli yiyodunuz sabahlari diye arkalarindan konustuk daha sonrasinda.

Kahvaltilardan sonra bize cevreyi gezdirdiler sagolsunlar, gizli sakli noktalara, yuzulmelik yerlere goturduler. Tek kisilik kanolarla nehirde kano yaptik, nehrin okyanusla birlestigi noktada yuzduk. O kisimda acaip keyifliydi. Deniz ve nehir suyu birbirine karisinca degisik tatta bir su ortaya cikmisti. Ama yuzmesi cok keyifliydi. Karsinda kocaman okyanus dalgalarini goruyorsun ama arada kumsal var ve ölüdeniz kivaminda bir suda yüzüyorsun. Vay babayin kemigi.

 Dedik ya kod adi muslum olan komsumuzla gittik diye. Kendisinin esi de japon bir hatun. Bir ev arkadaslari daha var, o da japon bir eleman. Bunlar bize arada japonca kelime falan ogretiyorlar. Muslum de benim gibi icmeyi seven bir tip oldugundan aklimda kalan yegane sey, birruu nocikandes oldu. Yani bira zamani. Her gun saat 12-1 gibi birisi biruu nocikandes diyor ve icmeye basliyoruz. Ama ev o kadar sakin ve huzurlu ki, oyle deli dolu icme degil. Herkes bir yerlerde yayilmis, sakin sakin, muzik olmadan varolussal kaygilar icinde iciyoruz. Ve her aksam saat 9.30-10 gibi herkes odasina cekiliyor. Oglum bak bu kismi gercekten fena. Biz zaten normalde de müslümün ışıklarını kapali goruyoruz o saatlerde ama tatildeyiz lan hemi de bayram falan. Yok haci her aksam 10 da yataga gidildi. Bir aksam muslum sarhos olmaya karar verdi, bahcede muzik acti falan. O da benim gibi uc biradan sonra bak bak ne dinletecem diye kafa sikmeli seanslara basliyor. Tam baslamisti ki sivri sinek saldirisi basladi ve iceri kactik. Saat on gibi kurtarabildigim dort bira ile odamiza gectik. Uyumayacagim lan bunlara inat diye saat onikiye kadar yatakta oturup ictim. Kendi çapımda yine protesttim.

kristmis gunu ne oldu peki? daha onceden evin icinde bulunan agacin altina hediyeler istiflenmisti. biz de kendi çapımızda küçük hediyeler almistik. kahvaltidan sonra herkes biraradayken evin gelini tek tek hediyelerin kimden kime oldugunu soyledi, sirayla hediyeleştik böylece. sonra da annemiz margeret’in hazirladigi ozel kristmis yemegi basladi. hindiler, salatalar, mezeler falan baya bi yedik. sofrada kendilerine özel bir de eğlence sekli vardi. kartondan hazirlanmis boyle otuz santimlik ici hava dolu bonibon gibi seyler vardi. iki kisi bir ucundan asilinca patliyordu. onlari patlattik, kahkahalar attik ve yemeğe devam ettik. arkadaşlar eğlence şekli bu. biz de sorduk simdi niye gülüyoruz diye ama bu bir kültür. ve bu patlatılan kartonlar bildiğin pahali ha. ama onlar icin cok onemli, ayni sekilde hediyeleri paketlemek de. hediye alirken paketleme islemini cogu yer yapmiyor, sen de gidip kirtasiyeden malzeme alip evde kendin yapiyorsun. yav kristmistan bir gun once avmlerde millet saga sola kosturuyordu hem hediye hem de hediye paketi malzemesi icin.

Uc gunun sonunda bize musaade hacilar, bizim emeklilige daha var diye musaade istedik. Sabah eve donus icin marlo’dan yola ciktik. Gelirken yolda cogzel yerler gormustuk, dedik dura dura gideriz. Lakes entrance diye bir buyuk sahil kasabasi vardi. Cok degisik bir cografi yapilanma, kucuk bir bogaz, icinde adalar, on taraf okyanus seklinde sahane bir yer. Orada bir mola verdik, tatil lan dedik, ne guzel sey. Oralarda gezerken sosyal medyaya bir iki foto atmistim. Bizim ust katta onceden oturan hatunlardan biri gormus, erkek arkadasiyla ayni yerdeymis, tabi biz o yorumu okudugumuzda eve donmustuk. Ama olsun, tanidik birileri olmasinin, etkilesime gecmenin tatli tadini aliyoruz boyle seyler olunca. Yolda baska bir kasabada yemek yemek icin durduk. Aslinda kasabadan buyukce bir yerdi, belkide sehirdir bilemiyoruz. Adi Bairnsdale. Heh iste burada caddede yemek yiyecek yer bakinirken, bir bar gorduk, hep diyoruz ya burada barlarda yemekler guzel, standart diye. Heh iste o bilgimize guvenerek barin onune gittik. Kapiyi bulamadik falan. O sirada tam barin onunde bekleyen bi cift vardi. Dedik ya buranin girisi nerde biliyor musunuz? Oranin girisi yok dediler, nasil yani dedik. Uc yildir kapali orasi amk dediler. Heee dedik. Sonra bize guzel bi iki kafe tarif ettiler sagolsunlar.

Boyle boyle gezerek eve geldik okuyucu. Eve geldik ama tatil hala devam ediyordu. Tatil ne guzel seydi ya. Bunun gaziyla her gun denize gittik. Sahilcilerin belli basli ekipmanlari vardir bilirsiniz. Sezlongu, havlusu, gunes yagi falan filan. Bizim burada olmazsa olmaz ekipmanlarimiz ise ‘eski’ adi verilen icine buz koyup icecekleri, yiyecekleri serin tuttugumuz kapakli kovalar. Ismide selpak gibi bir hikayeden geliyor, selpak’in aslinda bir marka olmasi gibi esky de bir marka, ama halk o kadar benimsemiski baska markada olsa tarif edilirken eski deniyor. Ikinci olmazsa olmaz semsiye ya da plaj cadiri. Golge yapacak hic bir sey olmayan sonsuz uzunluktaki sahillerin memletinde kesinlikle olmazsa olmaz. Biz genelde sehre yakin en yakin koylardan biri olan black rock-half moon bay’i tercih ediyoruz okuyucu. Yazin buralarda olursan, yolun duserse, gel bekleriz.

Iste beyle okuyucu. Yeni yila bahcemizde sadece ikimiz birlikte girdik, cok da eglendik, sonra farkettik ki ikimiz ilk defa beraber yilbasina giriyorduk, yani yalniz olarak. Hayat iste insana ne kadar zaman gecerse gecsin ilkler yasatiyor. Boyle guzel ilkleri yasayacagimiz, hangoveri gecici, guzel hikayeleri kalici guzel bir yil olsun okuyucu.(fener kumede kalsin)

Saglicakla kal bozkirin tezenesi.

2 comments

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s