denizlere çıkar sokaklar – sidney

selamlar okuyucu,

ne yaptın? eyi eyi. bizi sorarsan bizden de iyilik, güzellik. standart yani. bahçeye serdik postu. sıcak havanın tadını çıkarmaya çalışıyoruz. yaptık çayı, ateşledik nargileyi, fona da siyasiya bend aldık, can evimden vurdun diye diye güneşi batırmaya başladık. negzel grup di mi siyasiya bend? hastasıyım. bir bunlar bir de kuan dinliyoruz okuyucu, al cenneti çal başına deyu deyu dinliyoruz hem de.

can evimden vurdun diyor ya siyasiya bend, gelin birlikte sidney övelim dostlar. ne alaka di mi? yaptık bir delilik, üç beş kenara koyduk, yılbaşı, kristmıs ecnebinin tatil yaptığı o güzel günlerin tadını çıkaralım dedik. aldık başımızı sidney ellerine doğru yola düştük. daha önce size söylemiştim, çok pis överim. evde övdüm demem, sokakta övdüm demem, överim. sevmezsem bok da atarım, pis kötülerim. öyle bir ipnelikler silsilesi.

afedersiniz bir hafta kadar deniz, kum, güneş, köprü, opera evi, doğal hayatı, manzarası derken sidneye bir daha aşık oldum, oldurttum. gülce’yi de sürükledim bu aşkın içine. baştan söyleyelim sidney yaşamak için zor deyollar, kirası, boku, püsürü pahalı imiş. onu diyelim de sonra kardeşim amma övdün gel bi yaşa diyen sidneyliler olursa gardımızı alalım. biz tatil övücüsüyüz.

efendim biz sidneyde yılbaşını da geçirecek şekilde bir plan yaptık. bundan dolayı da cammeray denen semtinde bir air bnb evi tuttuk. nathalie adlı bir şahsiyetin, ufacık tefecik evi. ama eve öyle dokunuşlar yapmış ki haspam, aman görmen lazım. ev gel ben de yaşa diyor(muş). yani gülce öyle diyor. bayıldı eve. birisi benim karşımda bir şey överse ben hemen muhalif olurum. bak bak zırtlana bak. ama neyse ev güzeldi allah için. cammeray denen yerde sidneyin merkezi sayılır. avrupa yakasında, nezih bir semt. şimdi sidney de hem boğaz hem köprü olduğu için avrupa, anadolu yakası diyebiliriz. onların north sidney dediği yer bence avrupa yakası.

gitmeden öncede hiç plan yapmadık. ben daha önce bir kaç yerini gezdiğim için dedim, manly ve bondi plajları ben de, oralara götürürüm, tur parasını alırım, gerisine karışmam. diğer şeyleri doğaçlama yaparız. aslında aklımızda blue mountain denen ulusal parkına gitmek, newcastle denen yakın şehrine uğramak vardı. hiç birini yapmadık. işte bizim hayat felsefemiz. doğaçlama yaşa, uzun yaşa. peki ne yaptın bre denyo dedin okuyucu, duyduk, kulağımız çınladı buralarda. olsun, canın sağolsun.

dediğim gibi manly denen ölesiye güzel plajına gittik. attık havluları, aldık biraları, şarapları, lıkır lıkır denize karşı, oh be diyerekten gömdük. niye? çünkü tatil. çünkü biz de istedik be okuyucu, iki dakka hayat gailesini kenara koyalım. sidneye gideceklere ilk tavsiyem manly beach. opera house’un oradan tekneler kalkıyor, on sekiz dakkada atıyorlar seni, giderken de şehir manzarası var, o da bizden olsun, beleş.

sonra bondi plajına gittik. dünyaca ünlü. plaj okyanusa karşı. hemen kumsalın yanında bir tuzlu su havuzu var. giriş yedi dolaresti. içinde bar falan var, böyle okyanusa, plaja, havuza karşı içiyon. allahım o negzel bir yerdir ya.

sonra mosman denen semtine gittik. mosman cammeray denen semte çok yakın bir boğaz semti. çok nezih, hijyenik. melbourne’de olmayan bir şey var sidney’de. sahilde mekan var lan. melbourne’de biz çok denk gelmedik, varsa da tek tük. ama sidney denizle çok barışık, şehir içinde hem ulaşımda, hem parklarıyla denizle yaşıyorlar. bu mosman denen semtte böyle bir yer. balmoral reserve diye bir sahil şeridi var. beni sabah altı gibi oraya bırak, yemimi, ateş suyumu ver, ben sana orada yaşarım. gıkım çıkmaz. bu balmoral reserve’de bir de pavillion diye bir yer var. denize karşı kahvaltı falan, bak bak hareketlere bak. sahil desen alabildiğine. bir kabile gördük orada. otuz kişi falanlardı. çadır falan, plaj koltukları, mangallar, şişe şişe viskiler. allahım o ne güzel bir kabiledir. ben orada işe başlamak isterim. kabilenin totemcisi olurum, alın lan beni aranıza dedim resmen.

bu güzide yerlerden sonra gülce dedi ki, palm beach diye bir yarımada varmış, üzerinde bir sürü koylar, plajlar varmış. oralara uğrayalım. eyvallah. neden olmasın. arkadaşlar çok samimi söylüyorum. o güne kadar hep dedim ki, abi türkiye’nin plajları hiç bir yerde yok. o sıcak sular, akdeniz, ege koyları falan dünya harikası. ama bu palm plajı beni çok etkiledi. kelimelerle anlatamam. o derece diyorum ve bu konuyu burada kapatıp, odama gidip ağlıyorum.

ve can alıcı yerine geldik. bir gün dedik, bir doğa görelim, yol yapalım. gülce figure 8 diye bir yer buldu. okyanus yanında, suya beş on metre uzakta doğal şekilde oluşmuş sekiz şeklinde bir havuz varmış. dedik uyar hacı gidelim. orayı da övelim. giydik şortu, tişörtü, terliği! gittik. varınca gördük ki bir otopark var. arabayı bırakın diyorlar. tamam reyiz bırakalım, hay hay. ulusal park içindeymiş burası. girişte bir tabela. diyor ki figure 8’e yürüyerek gideceksin, gidiş dönüş, ikibuçuk, üç saat diyo. heeee. o kadar gitmişiz tamam dedik. gidelim, boğaz çocuğuyuz ya, suyu bardakta görmedik aslaaann. allah belamızı verse anca bu kadar olurdu herhal. önce keçi yolu bir patikadan bir saat kadar indik. açıklık bir alana ulaştık bir tepede. aşağıda harika bir sahil. dedik vay be inince oraya varacağız. tarrraaammııı varıcan. plajıda geçtik. kayalar çıktı karşımıza. ya bildiğin nuh tufanından kalma, koca koca kayalar. yol mol yok. hedefe varmak için o kayaların üstünden atlaya zıplaya gitmek lazım. ayakta terlik, leş terlemişiz, güneş tepede. yılmadık okuyucu, gittik, ana bacı saya saya gittik. sonunda hedefe vardık. ama ne hedef. harika. oh dedik be değdi. biraz takıldık, havuzlarda suya girdik. okyanusa baktık, dağa taşa hayran kaldık. sonra dönme vakti geldi. çok uzatmim, ebemiz sikildi. o kayalar, o plajdan sonraki indiğimiz tepe tekrar çıkılacak gerçeği. şimdi burada çok da şeyetmim. o doğa harikası için yapılır, gidilir. eğer yolunuz düşerse siz de yapın. gidin.

ve geldi yılbaşı günü. zaytungda bir haber okudum yılbaşının ertesi günü. avustralya hükümeti demiş ki 1998den beri aynı kasedi veriyoruz dünyaya, yiyo enayiler diye. hahahah çok güldüm lan. ama yılbaşını orada geçirmesem hak da verirdim. insanın hayatında ölmeden önce görmesi gerekenslkdlhsglhs. yok lan yok, çok güzel bir gösteri hazırlamış adamlar, on beş saat kadar sabahtan itibaren bir yerlerde bekliyorsun, gece saat onikide yapılacak o muazzam havai fişek gösterisi için. şehir muazzam kalabalıktı. sonuçta koca ülke bir sene sırf bunun için vergi topluyor. ama gerçekten çok ince, detay detay düşünmüşler her şeyi, trafiği olsun, yönlendirmeler olsun, bir harika. yılbaşından bir kaç gün önce şehrin en işlek yerlerinde dolaşıyorduk. bir sokağı trafiğe kapatmışlar, bir sürü alışveriş tükkanı ve bir sürü asyalı vardı. oğlum skecher mağazasının önünde bile kuyruk vardı, o derece. neyse bu sokağı trafiğe kapatıp önüne tır çekmişler, dedim heralde darbe önleyecekler. şaka bi yana terör korkusu, biliyorsunuz son yıllarda yeni taktik, kamyonla merkezi yerlere dalmak, terör literatüründe. böyle bir önlem alınmıştı. güvenlik had safhada ama hiç toplumu rahatsız etmeden. yılbaşında da efsanevi sidney havaifişeklerini izledik, dolapdereden çatapat ahmetin selamını söyledik, güzelce kapattık geceyi.

işte böyle gönül dostları, bir şehre nasıl aşık oldum, böyle oldum. bugünde toto oynadık, üç beş bişi çıksa da daha çok gitsek, gezsek. bu arada buralar çok sıcak lan. valla, deniz, kum, güneş, ayak fotosu ne ararsan var. güzel bir yıl olsun herkeslere. allah gönlünüze göre versin.

belki bir kaç kelam daha ederiz, başka bir yazıda, belli mi olur. o zamana kadar, kalın sağlıcakla bozkırın tezeneleri.

2 comments

  1. Güzel insanlar, güzel Sydney yazınız için teşekkürler. Belki birgün bizde ayak basarız o topraklara 🙂

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s