süd zehri alır

Selamlar okuyucu,

oğlum ne yazacaktım lan ben, demin bir sürü şey vardı aklımda. Böyle yağ gibi akıyordu. Hani bazen kafayı yastığa koyarsında, böyle bi nutuk atmaya başlarsın içinden, aslında orada şöyle diyecektim, bir daha olursa böyle diyeceğim diye diye uyku muyku kalmaz ya, öyle oluyorum bazen. Memlekete zaten yağmur gelmiş, sonbaharın son günleri, yapraklar da bir acaip sararmıyor, kızarıyorlar, instagram filtresi gibi oluyor bazen, gerçekliğimizi sorguluyoruz.

Ben de çayımı koydum, buğusunda hayaller çiziyorum diye efemine tavırlar içine girmeyeceğim. Gündüz gözümün önünde koç taşağı gibi dolu yağdı amk ne çay buğusundan bahsediyorsun sen. Dedim yağmur var, çay var, bir de bard’s song patlatayım benim spotify listesinden, ibne spotify şarkıyı kaldırmış, yutuba kaldık yine. Açtım valhalla ile peşpeşe. Günlerden de otuz mayıs ya, bizim gerçek doğum günümüz otuz bir mayısın arefesi. Hani şu gezi zamanlarından kalma doğum günümüz. Bard’s song dinlerken böyle hayal ediyorum, mordorun ordularına dağdan inen hobbitler gibi, cüceler gibi, tüm orta dünya halkları gibi akın akın geziye indiğimiz zamanları. Beşinci günün şafağı gibiydik, fişşşekk gibiydik şerefsizim. Sonrasında böyle bir sigara yakıyorsun, yaptığına sen bile inanmıyorsun. Bu sadece fiziksel bir mücadele değil, dünyanın dört bir yanında senin gibi hisseden, yaşayan, canının acısını da, eğlenmenin tadını da bilen insanlarla birarada olduğunu bilmek, his meselesi. Biz bu yola gaz maskemizi giyip çıktık bayım.

Geçenlerde işte iş bavuruları yapmaya devam ediyorum. Bulaşıkçı, işçi, amele ne bulursam yardırıyorum. Tabi iş arama süreçlerini bilirsiniz, bir süre sonra o başvuru ekranı, dark side gibi olur, death star gibi patlatmak istersin o ekranı. Zaten bizim bi iş arama motorumuz var adı seek, bir süre sana oluyor mu sik, sik kafası, siktir git falan. Islak odunla vurmak istiyorsun ekrana. Ben de geçenlerde iki hafta bir yerde staj yaptım, yemek işi yapan bir firma, ketring gibi. Baktım çok güzel iş. Adamlar sülalem raad panpa şeklinde çalışıyorlar. Dedim ulen ben bu şirkete kapağı atayım bir şekilde. Kafaya koydum mu da yaparım falan demek isterim de, yok öyle bir şey. Ama bu sefer dedim, sikerun ulan siz misiniz bu alemin köprücübaşı amk. Nerde ilanlarını görsem basıyorum başvuruyu. Bir gün aradılar, iki hoş beşden sonra hatun lafı başvuruma getirdi, sonra dedi ki yav bu temizlik işi ama bir de ütücü işine başvurmuşsun, o niye. Niye olucak yarram, iş arıyoruz, çoluk çocuk aç, evde kiremit kemiriyoruz diyemiyoruz tabi. Aslında ben hiç bir şey diyemedim, ingiliccem bitti amca. Kadını anlamadım, tabi o da oldu o zaman diyip kapadı telefonu. Ama yılmadım, ik larına mail attım, alttan girdim üstten çıktım, sabah kalktım başvurdum, akşam oldu başvurdum. Orta sahadan üç gün koşup, kaleye ulaşamayan tsubasa gibi yardırdım. En sonunda bir gün aradı bir abi, yarın gel görüşelim dedi. Burada da ilginç bir durum var. telefonda sana bir soru soruyo misal kahve yapmayı biliyor musun, evet dedin, peşinden geliyor ovsımlar, bitifullar, diyorsun heralde bu iş oldu. Ama adamların normali bu imiş. Biz alışığız sırtımıza kürekle vurularak çalıştırılmaya. Kürek kemiğimiz oradan geliyor aminyum.

Neyse gittim görüştüm. Adam dedi, ben sana haber veririm, bir kaç aday daha var. dedim at yalanı, sikeyim inananı. Görüşmeye giderken de bir sürü şey istedi, pasaport, çalışma izni, şudur budur. Bir yerden de kıllanıyorum ne ayak diye. İnceden bir umut var, her akşam evde acaba mı geyiği dönüyor, bir yerden de, kendimizi avutuyoruz, ya umut bağlamayalım falan diye. Ertesi gün aradı abi, okey dedi, velkam onbord dedi. Ben hamilelik testi yaptırmış gibi adama iz det pozitiv diye sormayaydım eyiydi. Adam yeeeyy dayfun pozitiv dedi. Ben vuhu yihhu diye seviniyorum adam da gülüyor falan. Başladım işte, çalışıyoruz, mayışı bekliyoruz.

Tabi bu durumların ruha verdiği güzel duygular var. asgari ücretli çalışmanın insana verebileceği ne gibi bir güzel duygu olabilir lan it? Bu cümleyi kurunca o duygular da gitti tabi. En azından o seekko siteye girmedim o günden beri. Sonra işte ramazan geldi. Bize her yer ramazan, kış mevsimine denk geldiğinden oruç tutması da kolay, akşam beş dedin mi kolluk ben de kıllık ben de aslan.

Geçtiğimiz cumartesi dedik hadi orucu evde uykuya tutturmayalım bir iki şehir gezelim falan. İndik şehre. Ayı mıyız neyiz, şehre iniyoruz, lafa gel. Neyse tabi güzel şehrimizin, narin caddelerini gezerken, her yol tavnhol denen belediye binasına çıkıyor. Tam oraya giderken baktık bir takım abiler, ablalar kış günü turuncu, turuncu giyinmişler, elde tef, ayakta sandalet, belediye binasına giriyorlar. Gülce tabi bu işlerin ustası, yan kapıya gittik hemen, baktık budist abiler, ablalar, bir kutlamaları varmış galiba. Gülce dedi gel burdan gireriz beleş. Daldık içeri. Girdik, üst kata çıktık. Devasa bir salon, daha öncede endonezyalılar gecesine yine böyle girmiştik burada. Bir saat falan bildiğin budist ayinleri izledik, dualar ettik falan. Dört farklı ülkeden farklı rahipler vardı, tibet, kore, vietnam bir de bir ülke daha. Bu abiler, ablalar, kendi dillerinde budist duaları ettiler, teravi gibi, hoca bitir hoca diye söyleniyorum içimden, elleri önde birbirine yabıştıron ya dua ederken, eller yabıştı resmen, ağrıyo da abiler uzattıkça uzatıyor. Neyse sonra asıl giriş kapısından çıktık, zaten beleşmiş organizasyon, ulan zaten budist ayini, paralı olur mu, ama içimize işlemiş işte, yan kapıdan girelim, oldu gülce yan kapıdan girelim, eve bile arka kapıdan giriyoruz.

Bir de dizi izleme muhabbeti var. arkadaşlar sağolsun şu güzel bu iyi, bunun taksidi bitti, bunu sezonu geldi derken insanın kendini çok pis kaptırıyor. Biz aslında önceki haftalarda bir rakı akşamı doksanlara dönerken dedik bir süper baba efendime söyleyeyim sıcak saatler falan bakalım dedik. Sonra nolduğunu anlamadan ikinci bahar adlı dizinin onuncu bölümüne gelmişiz sabahın dördünde, rakı masasında. Hani şu şener şenle, türkan şorayın dizisi. İzledikçe kendi kendimize dedik ki, ulan küçükken güzelmiş be bunlar. Tam anlamı ile öyle ama. Ulan ne biçim diziymiş bu be. Nikah masasında insan terketmek, keaapçı kavgasını kan davasına çevirmek, sürekli babam beni kıtır kıtır keser, keserim sizi, öldürürüm ulen, camış bilmem ne nidaları var dizide. Mahalleliye her akşam kavga gürültü yaşatan keaapçılar, boş bakkal taşaklarını tartar minvalinde bir esnaf sürüsü, sürekli dedikodu falan. Ulan bitirene kadar akla karayı seçtik. Dedik biz bunu izledik hadi çocuktuk, bir allahın kulu büyüğümüzde demedi mi ulan bu nasıl dizi diye. Sorsan içimizi ısıtan, sıcacık samatya hikayesi. Bunu böyle atlattık derken, dedik abi ne varsa yabancıda var açalım bir şey izleyelim. Westworld denen diziye başladık. İyi de gitti. Üç günde bir sezon izledik. Cuma günü sabaha kadar otururuz, hem ramazan sahur falan bağlarız ikinci sezonu diyorduk. Dizinin ikinci sezonu yokmuş emenike. İkibin on sekiz mi dokuz mu ne o zaman gelecekmiş. Ulan bileydik kontrol ederdik, başlamazdık. O gün nasıl bir delirme geldiyse, person of interest denen başka bir diziye başladık. İlk sezon bitiyor daha amaçları ne anlamadık, ama evlat gibi işte, emek verdik, atsan atılmıyor. Sahibinden az izlenmiş dizi, isteyen varsa devam etsin ikinci sezondan.

Neyse işte, çayın buğusu diyorduk. Valhalla, valhalla diye diye buğu muğu kalmadı, çay da soğudu. Ya o değilde ramazan bereketi ile geldi. Evde tarhana çorbası ve bulgur pilavı var şu an. Korkuyorum yarın salonda gözleme açan teyzeler oluşacak böyle budha heykeli gibi oturup, otantik anadolu yemekleri yapıcaklar, umut sarıkaya teyzesi gibi, süd zehri alır yavrım falan diyecekler.

Hadi bakalım, selametle kalın bozkırın tezeneleri. Ya o değilde bir kere kafayı yastığa koyup, bir konuşma yapmıştım, böyle ulusa seslenir gibi, çok gaza gelmiştim amk, yazacam lan bunu demiştim, ağzımdan salya akarken uyumuşum, gitti gül gibi konuşma be.

sud-zehri-alir--i174996-1200x630

 

6 comments

  1. Tayfun selam, Selçuk ben Senem in eşi (Gülce’nin arkadaşı olan);

    İşe başlamış olmana çok sevindim ,gerçekten sanki kendim başlamış kadar mutlu oldum. Ofiste; yazını okurken içten bir kahkaha attım ilgili satırları okuduğumda.

    Hayırlı olsun ,daim olsun ve daha iyileri olsun

    • selamlar, çok teşekkürler gülcenin arkadaşı olan gülcenin arkadaşı senem’in eşi selçuk abi :)) valla işin bi ucundan yakaladık bakalım, bundan sonra neler olacak. sizi de bekliyoruz, darısı başınıza inşallah. kutlamayı burada yaparız.

  2. İyiki bi işe girdin ya sende kapitalist düzenin kölesi oldun hemen, şu blog yazılarını artırsanız bi, oralarla ilgili bilgiler verseniz 🙂 şaka bi yana başarılar.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s