summer is coming ya da sıra bizde.

yazıya giriş yapmak çok zor. insan yazıp yazıp siliyor. insan derken ben tabi. belki sizin için çok kolaydır. sonuçta ben güzel yazı dersinde kompozisyon ödevinde paragraf başlarına giriş gelime sonuç yazıp, hocanın bunları fark edemeyeceğini düşünen bir insan evladıyım. yazılardaki imla hatalarından bunları siz de fark edebiliyorsunuz sonuçta. neyse efendim kışın sonuna geliyoruz, toprak uyanıyor, havadan kara bulutlar çekiliyor ve gotham city tadındaki melbourne gökyüzüsü biraz olsun insani seviyelere dönüyor. geçtiğimiz hafta yirmi dereceleri gören hava  bu hafta yine yağmur çamur fena bir şekle gelmişti. tam da insanlıktan çıkıp küfür repertuarını açacağımız vakitlerde cumartesi çogzel bir güneş çıktı. biz de güneşin tadını çıkaran, gülmeyi bilen çocuklar olduğumuzdan hemen hazırladık çantaları, düştük yola. tabi çanta hazırladık derken tek çanta hazırlandı, onu da ben taşıdım, beenn 🙂 şaka bi yana- bak şaka bi yana kalıbını hızlı söyleyince, afrikada’dan ucuza mal edilmiş italyan kökenli futbolcu ismine benzemiyor mu?- hava güzel olunca buralar daha bir güzel oluyor.

geçenlerde buralarda yaşayan arkadaşların bloglarını dolaşırken dünyanın diğer ucunu okuyordum. zaten hepi topu üç yazı vardı. bunlardan yürüyerek elli kilometre olanına bakarken aslında bize çok uzak olmayan bir yerlerden bahsedildiğini gördüm. sonuçta hala araba yok, ehliyet yok. tren nereye biz oraya. neyse efendim, bahse konu yer lilydale bize bir saat uzaklıkta aslında pek melbourne olmayan kendi halinde küçük bir şehirden hallice. evden trama atlayıp box hill’e oradan da trenle lilydale’e varılabiliyor. eğer bir gün melbourne’a yolunuz düşerse direk şehir merkezinden de lilydale’e gidebilirsiniz.

 

 

yola çıkış amacımız 40 km uzunluğunda eskiden tren yolu olan, sonrasında atıl kalan, bir ara yerel hükümetin özelleştirmek istediği ama halktan gelen tepkiler ve çeşitli derneklerin ön ayak olması ile yürüyüş, bisiklet ve at binme yolu olarak günümüze gelen lilydale-warburton rail trail’i görmek, üç beş kilometre yürüyüp geri dönmekti.

lilydale’e vardığımızda ufak bir maps araştırması yapınca yakınlarda lilydale gölünün olduğunu gördük. bir kilometrelik bir yürüyüşten sonra göle ulaşabildik. bu arada yanımıza çok fazla su almamıştık, etrafta bir 7 eleven var mı diye bakındık durduk ama nafile. şehirde bir caddeye üç beş tükkan açan 7 eleven’dan bir tane bile görmedik. aç susuz kaldık lilydalelerde. neyse efenim su çok güzel bir şey. göle varınca bunu fark ettik tekrar. etrafından tam tur atarak güzel bir yürüyüş yaptık, daha önce görmediğimiz bir kuş çeşidine burada rastladık. tam turumuz biterken bir şeyler yiyelim o kadar göl kenarı dedik. bir de baktık baked potato yapan bir abimiz var. bildiğimiz kumpir işte. ooo alırız bir dal dedik. yani şimdi tam kumpirde değil. kaşarları bizde ki gibi eritmek falan hak getire. olsun yine de gömdük birer tane.

 

 

tabi biz idmansız faniler gölün etrafında o tam turu atınca biraz yorulduk. daha sonrasında lilydale-warburton rail trail’e geldiğimizde çantanın şahsıma verdiği büyük yükten 🙂 dolayı bir kilometre kadar yürüyüp geri döndük tren istasyonumuza. ama kendimize söz, o yolu yürüyeceğiz bir gün. yürüyeceğiz de gidiş 40 km dönüşte, beni sevseler tekrar yürümem o yolu. bir araştırmak lazım otobüs, dolmuş, bişi var mı yoksa yolun kalanını katırlarla mı alıyoruz.

 

 

ertesi gün yani pazar daha önceden alınmış edith piaf ablamızın hayatını anlatan bir müzikal oyuna biletimiz vardı. mekan melbourne’ın yazlık semti st. kilda’da bulunan national theatre. st. kilda melbourne’ın ünlü sahil kesimi. insanın gidince içi açılıyor. sokakları da yazlık bir yere göre şaşırtıcı derecede güzel. böyle kadıköy, istiklal havası veriyor bize. güzel kafeler, pastaneler var. pastane demişken oyundan önce birine girdik. monarch patisserie. çok ufak ama çok güzel kahvesi ve tatlıları olan bir mekan. genel olarak avustralya kafeleri ya rahatlık ya da iş dünyasına ayak üstü hizmet vermek için kurulu. ama bu monarch’ın bulunduğu cadde de yan yana ona yakın yer var ve çok avrupai bir havaları var. çalan müzikler olsun, dekorlar olsun bize o istiklal’in ara sokaklarında bulunan yerleri hatırlattı. tabi istiklal’in ara sokağı diye bir şey şimdi kaldıysa.

 

 

neyse efendim sonrasında oyuna girdik. çok keyifliydi. edith’im piaf’ım şahane bir insan onu biliyoruz, şarkılarına da hakim saylırız. yani ben çok olmasam da gülce külliyatını elden geçirmiş. şimdi efendim biz bileti internetten aldık. gidip gördük ki en ön sıradan vermişler. zaten müzikal. tam edith piaf’ı canlandıran sanatçının önündeyiz. e benim de ingilizce hi, hello seviyesinde hala. zaten türkçe bile olsa tırsarım tek kişilik şovlardan. şimdi gereksiz interaktiflik olur falan diye. ben en baştan beri bunu düşünürken bir yerde edith piaf rol icabı gösterinin bir yerinde sevgili aramaya çıkıyor. ışıkçı arkadaştan ışıkları yakmasını istiyor. ışıklar yanar yanmaz hemen önündeki benle göz göze geliyor. ben ehe mehe diye sırıtırken, ışıkçaya kapat kapat diyor. bütün salon gülmekten yıkılıyor, gülce yerlerde. ben de gülüyorum ama aynı zamanda gerginim de dialog olmasın diye. neyse sonra başkasına sarıyor hatun.

 

 

gösteri bittikten sonra yanlarına gidiyoruz. adelaide’de yaşıyormuş arkadaşlar. iki kişiler zaten, biri edit piaf’ı canlandırıyor, diğer arkadaş gitar çalıp bir kaç yerde eşlik ediyor müzikale. yanlarına gidince ‘yakışıklı mıymışım’ diye soruyorum. gülüyoruz karşılıklı. ‘ ya gözüme ışık geldi, yoksa der miyim öyle’ falan diye kıvırıyor. 🙂 şaka bi yana- güzel futbolcu- oyun çok güzeldi, çok güzel zaman geçirdik.

işte böyle böyle zaman geçiyor. az kaldı yaz geliyor. bakınıyorum sosyal medyada, ekşi sözlükte falan sonbahar-kış güzellemeleri başlamış. ehehehhe görücem götünüz donunca. sıra bizde olum sıra biz deee :d(şakabiyana) ::)

tayfun.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s