çöllere düşme vaktidir

Erg Chebbi
Erg Chebbi

çöl bir rüya. çöl bir bilinmez.

yola çıkacağımız vakitlerde daha istanbul’da planlama yaparken bir çok yazı ve blog okuduk. bunlar içinde bizi en etkileyen ve çöl yolculuğuna “evet, kesinlikle olmalı” dedirten ekşi sözlükte exburak nickli yazarın yazısı oldu. yazı şu linkte(http://antik.eksisozluk.com/show.asp?id=31524221)

inanılmaz güzellikteki çöl fotoğraflarının olduğu bu yazıyla hikayeye girdik. fas’ta ki ilk durağımız olan fes şehrinden fas’ın iki otobüs firmasından biri olan ctm ile (diğeri supratour) yaklaşık on saatlik gece yolculuğu yaparak rissani şehrine oradan da yaklaşık yarım saatlik taksi yolculuğu ile merzouga şehrine gittik. aslında hikayenin başına dönelim. fes’te eski medina’da kaldığımızdan dolayı ctm’i tercih ettik. supratour fes yeni şehirden hareketle merzouga’ya kadar gidiyordu ama biz direk medinadan hareket etmek için ctm’i tercih ettik. medina garda otobüsümüzü beklerken fas’ın gerçekliği olan simsarlardan biri yanımıza gelip çöl için kalacak yer ve çöl turu ayarlayabileceğini belirtti. kendisini nazikçe redderek beklerken bu simsar hollandalı olduğunu daha sonra öğreneceğimiz kevin ve kız arkadaşına da aynı şeyi söylemiş ve bizi de ikna etmeleri takdirde ucuz birşeyler ayarlayabileceğini belirtmiş. kevin ve kız arkadaşı daha sonra yanımıza gelerek doğru olup olmadığını sordu ki kendileri de zaten çöl için tur ayarlamışlardı. bu tanışma vesilesi ile bizim rissani’den çöle nasıl gideceğimizi sordular ve daha sonra taksimizde gelme ve ücreti paylaşma teklifinde bulundular. biz de kabul ettik. rissani de otelimizin ayarladığı taksi bizi yedi buçuk gibi alacaktı. fakat biz altı gibi yolun ortasında son durak diye otobüsden indirildik. yine simsarlar etrafımızı sardı. nazikçe reddederek otelimizi arayarak taksimizi sorduk. kısmetli olmalıyız ki hemen yönlendirdiler. taksi dediğim eski model bir mercedes ve ingilizce bilmeyen berberi bir şoför. önde bu satırların yazarı ben yani tayfun, arkada eşim gülce, kevin ve kız arkadaşı. seksenlerden bir film karesi gibi dümdüz bir yolda gidiyoruz. manzarayı görmeniz lazımdı. bu arada kevin ayarladıkları tura dair pek bir şey bilmiyor. daha sonra gördük ki bu çiftimiz hollanda’dan bakkala çıkar gibi yolculuğa çıkmışlar. ellerinde tur yaptıracak kişi ve bir telefon numarası ama numara cevap vermiyor. kağıdı alıp şoförümüze gösterdim. kendisi bildiği ender ingilizce kelimelerden birini söylerek bizi rahatlattı. “my family, my family” 🙂

kevinleri sabah altıbuçukda bir evin kapısını çalıp rehbere teslim ederek kalacağımız otel olan kasbah azalaya gittik. burada bizi hamit ve yusuf karşıladı. bu noktada şunu söyleyebilirim. eğer bu satırları okuyup çöl yolculuğu planlıyorsanız kasbah azalay kesinlikle aklınızda bulunsun. çölün ortasında bir vaha gibi. havuzu olsun, yemekleri olsun, insanları olsun muhteşem.

planımız varış günü gündüz dinlenip geceyi çölde geçirip sabah erkenden gelerek ouarzazate şehrine hareket etmekti. fakat otobüs sabah sekizde ama dönüşümüz dokuzda olduğu için bir gece ekstradan otelde konakladık.

yolculuk başlıyor
toplu taşıma

bu kadar detaydan sonra işin en güzel kısmı çöle gelelim. gittiğimiz gün gündüz inanılmaz bir kum fırtınasını izledik otelden ve gidemeyeceğimizi düşündük. ama yusuf ve hamit tecrübeyi dinlememiz gerektiğini söyleyerek bize gülümsediler. altı gibi hazırlıklarımızı tamamladık ve yusuf bizi kum fırtınasından koruyacak şekilde yüzümüzü gözümüzü berberi sitilde sardı. 🙂 ve develere binmek için artık hazırdık. deve dediğimiz hayvanı yabana atmayın. otururken bile yüksek. oturduktan sonra önce arka sonra ön ayaklarıyla kalktığından yerden yüksekliğiniz birinci kattaki bir eve eşit sayılır 🙂 altı kişi biz ve rehberimiz yine bir yusufla başladık. diğer yol arkadaşlarımız avustralyalı bir aile olan kevin, eşi tina ve iki çocukları. yaklaşık bir buçuk saat deve üzerinde yolculuğumuzda ardımızda önce kasbahın kuleleri sonrasında dört taraf kum olacak şekilde devam ettik. ilerledikçe etrafta sadece kum taneleri kaldı. ve sonunda zafer. devasa bir kum tepesinin dibinde olan çadırlarımıza ulaştık. hava kararmaya başlamıştı. etrafta ufak bir yürüyüşten sonra yusuf bize akşam yemeği hazırlarken bizde avustralyalı aileyle çadırda değil dışarda birlikte geceyi geçirmek için anlaştık. döşeklerimizi serdik ve muhteşem çöl havasını soluyarak yusuf’un yaptığı muhteşem tajin ve salatayı yedik. bu tajin fas’ta yediğimiz en iyi yemekdi diyebiliriz. sonrasında muhteşem bir yıldız festivali. o karanlık çölde milyonlarca yıldızın oluşturduğu ışık hüzmeleri ile sohbet ve gülce ile yıldızlara bakarak uykuya dalmak.

kum güzeli
kum güzeli

herkesin ortak sorusu çölde böcekler ve diğer hayvanlardan korkmadınız mı oldu. ama aklımıza bile gelmedi. çünkü tıpkı bir okyanus kıyısı veyahut bir ormanın bol oksijenli havası gibi çöl bizi içine çekti resmen.

gölgeler
gölgeler

ve sabah yine develerimizle geldiğimiz yönden ayak izlerimizi takip ederek geri döndük. bu arada rehberimiz yusuf bizi götürürken etrafta hiç bir iz olmadan veya pusula kullanmadan yeri buldu ki bu bizce hayret verecek derecede inanılmaz birşey.

ve otelimizdeyiz. kalan günümüzü havuz ve güneş keyfi yaparak geçirerek bu inanılmaz tecrübeyi aramızda anlamaya çalışarak marakeş yollarına düşmek için hazırlıklara başladık.

bizim için çöl hayatımızda yaşadığımız en inanılmaz tecrübelerden biri oldu. bunu kelimelere dökmek bile çok zor. yaşamanızı kesinlikle tavsiye ederiz.

 

tayfun.(birlikte yazacaktık ama ben bencilce ve hunharca yazdım:)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s