Selamlar okuyucu,
Masmavi bir gokyuzunun altindan, balkon kapilarinin ve camlarin ardina kadar acildigi, perdelerin ucustugu, palmiyelerin saga sola tatli tatli yattigi bir ilkbahar gununden merhabalar hem de. tom odell’den another love calarak giris yapan blogunuz yayinda, vakitlice on the air. on another love, another love, on another love, another love, another love.
Guzel seyler yasamak ve yazmak uzere yola ciktigimiz her seferinde memleket bize ket vurmaya devam ediyor. Ahmet Hamdi Tanpinar’a baglamak istemiyorum, hani demis ya ustat; ‘Turkiye evlatlarina kendisinden baska bir seyle mesgul olma firsati vermiyor’ diye. teror saldirisini lanetleyen blogunuz vakitlice, basimiz sagolsun der, yaralilara gecmis olsun mesajini iletir.
Sabah noosa kasabasina gittik okuyucu. Yaz tatili buralarda basladi diyebiliriz. Okul tatili basladigi anda tum ulke devasa bir kamp merkezine donuyor resmen. Pasifik kiyisinda gordugumuz uzere tatil demek karavan demek, rv adi verilen arac arkasina takilan kucuk capli evler demek. Her sey cok pahali olunca karavan bir zevk egil, bir ihtiyac. Ona bi ev ver baba, arabanin arkasina takabilsin. Velhasil kelam, kalabalik lan, cok kalabalik. Yazlik yer iste ne olacak. Fethiye, bodrum ve alabildigine bir Akdeniz, ege gibi buralar, denizi ayni tadi vermese de diye not duselim. Okyanus baska bir sey okuyucu. Dalgasiz gun bulmak zor, buldun mu, yapis, sudan cikma. Ama tropikal ortamin guzelligi, su hep bi sicak, hep bi ilik.
Avustralya insaninin denize girmekten anladigi bir kac metre acilip, suda ayakta durmak ve dalga vurdukca yikilip, tekrar pozisyon almak. Ilk gordugumuzde, la bunlar yuzme de bilmiyo, puuu falan demistik. Sonradan anladik mevzuyu. Okyanusun tersi pis, kafana gore acilamazsin. Kopek baligi, deniz anasi ayri dert, akintinin cekip almasi ayri dert. Bu nedenle buyuk bir cankurtaran dernekleri var. hemen hemen her sahilde, gonulluluk esasi ile yuruyen bir system. Sabah gelip, bayraklari dikerler sahile, bu iki bayragin arasinda denize girin, otesine karismam derler, ama kiyamazlar bi gozleri hep cevrede olur. Surekli helikopterlerle tepemizde dolasmalari da cabasi, hatta simdi dronela takibe de basladilar. Guzel insanlar, bizim icin herseyi yapiyorlar, utanmasalar getirip biramizi da verecekler elimize. Seviyoruz kendilerini. Bi de bu cankurtaran kuluplerinin oldugu her yerde binalari da var, sahilde, denize sifir, bari, lokantasi falan oluyo, denize karsi pufur pufur oturuyon, birani icip, patatesi gomuyosun. Ama bi okey atacak yer yok, yer olsa zaten okeye dorduncu yok.
Okeye dorduncu yok derken, ucuncu de yok, yanlis anlasilmasin. yalnizlikla buyuk bir savas verdik. Her secimin sonucu olur tabi okuyucu, hayat dersi vermeye gerek yok. Biz de guzel mekanlar, guzel zamanlar icin yalnizligi sectik. Artik yalnizlikla kavga etmeyi biraktik, kendimizle basbasa kaldik, balkonu cami acip, biraya saraba vurarak, duvarlara karsi hayat cogzel ya falan diyoruz. Demin sidneydeki kiralara bakiyorduk, orasi ayri. Ahahahha. Ama iyiyiz ya, kirk yasina vurmus her insan gibi biz de bilgeyiz, hayat tecrubelerimizi satacak bir yayinevi pesindeyiz.
Spotify yerlestirme sonuclarinin aciklanmamasi haliyle sorular calindi mi dusuncelerini de beraberinde getirmekte. Hadi be oglum aciklayin artik. Gerci bizim playlistimiz belli, pinhani, peyk derken, uc bes yeni sarkiyla yili kapatis ve istiklal marsi. Gectigimiz haftada aman baska sarki araya girmesin, dur su pinhanileri, peykleri bi daha, bi daha dinleyelim diye yol yapmaya karar verdik. Ne de olsa tatil hepimizin ihtiyaci. Tatil yoresinde yasayan adamin tatil yapma ihtiyaci. Netflixe sekiz bolum mini dizi yapalim bunu. Aa yapildi lan zaten di mi. gecenlerde izledik biz de, andropoz. Cogzel diziydi ve tam olarak tatil yoresinde yasayip, tatil yapamayan adamin dramini anlatiyordu. Kendimizden cok sey bulduk. Ya elinoglu bu hikayeyi on senelik dizi yapiyor, biz cok bonkoruz ya, yedi sekiz bolumde bitiriyoruz. Yapsana abi ‘bizimkiler’ gibi, izleyelim duralim on sene.
Bir de sey var. gecenlerde en sevdigim youtube icerigi londra merkezde konusu olmustu. Emekli olduktan sonra, tatil kasabalari arasinda bir yolda hasir sepet falan satan dukkan acmak. Maksat adres belli olsun, her gun git ac dukkani, gunde bir satis ya var ya yok, bi de sey diyolardi, “hasir sepetten batican haci” ehehehehe cok guldum ya.
Biz de boyle tasi taragi topladik, bu kasabalardan gecerek, okyanusu solumuza alip, sabahin besinde vurduk kendimizi yola. 287 km yol. Sunshine sahilinden basla, Byron bay’e kadar durmak yok. Uc bucukluk saatlik harika doga manzarali, kah sehir icinden gecmeli, kah milli parklarla bezeli yolda, 110 km hiz sinirina uyarak dag tepe hareket.
Ama oyle kolay degil okuyucu. Yedirirler mi lan oyle tatli hayati adama. Yola cikmadan once, su arabayi bi servise sokalim, kafamiz rahat olsun dedik. Servise verdik, ayni gun alacagiz diye. daha eve gelmeden usta aradi, senin kullanacagin arabaya sokim, on takim dagilmis, arabanin safti kaymis, bu arabayla tuvalete bile gidemezsin dedi. Vay babanin sarap canagi. El mecbur yaptirdik, kol gibi girdi tabi. Bi de ayni gun veremediler, parca sidneyden gelecekmis, ertesi gun aksama dogru aldik arabayi geri. Byron bay de iki aksamlik yer ayirtmistik, bir aksami kacti, ordan da girdi tabi.
Ama gitmeyi kafaya koymus insani kimse durduramaz. Gidecez lan dedik, para virdik kardesim. Iste bu hislerle sabah beste ciktik yola.
Byron bay. Bayrin bey. sabah dortbucukta gulcenin “bugun byron, erken kalkin cocuklar” sarkisi ile uyandik. ehehe espri by gulce. Ben daha once bu guzel tatil kasabasina is icin gitmistim. Kafelere sut dagittigim zamanlarda. Pandemi basladigi zamanlarda avengers’da thor’u oynayan chris hemsworth buraya gelip, instagramda falan baya bi reklamini yapmisti. Tabi koca thor. Onun instagrama fotograf koymasiyla benim koymam ayni sey degil. Butun dunya merak etmis. Byron bay denen yer kendi halinde, bir olimpos, bir fethiye gibi bir yerken bir anda mikonos’a donmus. Bir de ustune Netflix biz burda dizi cekecez, taniticaz burayi diye duyurunca, lokal halk cildirmisti. Her gun haberlerde lokal insanlarin protestolari vardi. Sonra Netflix diziyi yapti, adi “Byron baes”. Gotum gibi dizi, icinde Byron bay bir iki yerde gozukuyor, aslinda bildigin reality show gibi. Zengin, zuppe bes alti karakterin, surekli parti yapip, “this is sooo Byron” demesiyle geciyo bolumler. En sevdigim dizi sekli, bayiliyorum boyle kitch islere, gulce tabi kriz geciriyo ben cok sevdim dedikce. Bir de dizide gold coast’lu bir kiz var. gold coast Byron bay arasi bir saat falan. Byron bay’li cocuklar, kizlar bu gold coast’lu kizla surekli tassak geciyolar, gold coast’lu iste falan diyip, surtuk muamelesi cekiyolar. Kendileri bikiniyle otururken, kiza etegi ne kadar kisa gordun mu falan diyolar, ahahahahah.


Neyse Byron bay’e donelim. Yemyesil daglarla cevrili Byron bay, bir de yarimada uzerinde deniz fenerine sahip. Gercekten essiz bir dogasi var. ayni zamanda kasaba merkezinde hemen hemen her turlu ihtiyac icin dukkan var, dunya mutfagindan turlu turlu lokantasi da cabasi. Bununla birklikte insani da cok guzel. Her yerinden sakinlik akiyor. Asiri luks yok, dedigim gibi, olimpos kafasi. Ahh olimpos. Ne guzeldin be. Ceneviz kalesi, kral mezarlari, ve denizin ortasindaki o guzel kaya. Olimpostaki kayayi cok severim, cogzel anilarim var orda. Serifin yerinde portakal ve nar agaclarinin kokulari ile gunduz vakti circir boceklerinin sesleriyle, aksam olsa da bira icsek, simdi de iciyoruz ama aksam yine icsek diye birbirimize bakip, konusmadan anlastigimiz zamanlar.
Diyeceksinki ulan o kadar olimpos dedin falan, nerde bunun mikonoslugu. Konaklama fiyatlarinda amina koyim. Biz Byron bay’de kalamadik, fiyatlarin ucuklugundan, kirkbes dakika uzakta, kingscliff adinda, baska bir sahil kasabasinda kaldik. Ayy pasam, kirk bes dakikanin lafini yapiyo deme okuyucu, kirk yil arti kirk bes dakika jkdsfjsd. Byron bay’de deniz fenerini gorduk, oksijeni cigerlere cektik, kahvaltimizi yaptik, ustune de uzerinize afiyet kahveleri ictik. Deniz keyfi geride kalmasin dedik, bi guzel okyanus suyunda ayakta durduk, dalga vurdukca yikildik, gulmekten olduk. Ya dalga vurdukca yikilmak lafini en guzel anlatan sahne kayip balik nemo’da vardi galiba. Hani anlatiyodu ya elemna, dalga vurunca once boyle oldu, sonra soyle oldu diye taklit yapiyodu. Ya anla iste okuyucu. Beni hani sey vardi ya yaaaa diye bir mevzuyu iki saatte anlatamayan denyo pozisyonuna dusurme. Ya da dusur, canin sagolsun.
Aksam kaldigimiz yer olan kingscliffe donduk. Mahalle pubinda biralari gomduk. Taverna diye cok tatli bi yunan lokantasi vardi. Orada da aksam yemegi ve sarapla keyfimizi yaptik. Ustune bi cila birasi ve kafasi guzel tatil gencligi ile gulup eglendikten sonra yataga basimizi mutlu mesut koyduk.





Sabah erkenden kalkip sahilde yuruyus, kahvalti, kahve dedikten sonra yarim saat uzakliktaki bir kasabaya gittik. Kasabanin adi Mullumbimby. Avustralyanin cesitli hippi kasabalarindan biri. Ben yine buraya is icin gelmistim. Geldigim zamanlarda is arkadasim anlatmisti nasil bir yer oldugunu. Hippilerin takildigi, her daim muslum gurses’in esrarli gozler sarkisi gibi gezilen bir yer. Cigaralar bugun de ozgurluge ve aska yandi. Amsterdamin kurulusu karikaturundeki gibi bir kasaba. Yakmazsan serefsizsin. Ben ilk gittigimde gelip gulceye anlatiyordum, o da bana nasil bir yer ya anlatsana biraz daha diyordu. Ben de ona dedim ki, “hayatim etekli yasli dayilarin gezdigi bir kasaba iste” etekli yasli dayi lafini duyunca gulcenin yuzundeki sevinc ifadesini gormeniz lazimdi. Hayatim emekli yasli dayi degil etekli etekli dedim. Kucukken abimle annemin etegini alip,-ikimiz tek etegin icindeyiz, dikkatinizi cekerim- ziplaya ziplaya etekle evin icinde gezmemiz aklima geldi. Yasliligimda cocuklugumun tezahur etmesini istemem. Insan yedisinde neyse yetmisinde de odur boyle bir sey olmasin lutfen. Neyse iste, bu kasabaya ugradik. Gunlerden pazardi. Her yer kapaliydi, sokaklarda bir kac kafasi dumanli sokak muzisyeni vardi. Aksi gibi hic etekli dayi goremeden terkettik kasabayi.






Dunya kupasinin baslamasina bir gun kaldi okuyucu. Normalde dunya kupasi benim icin kutsaldir, kirk yedi ayin sultanidir. Zaman durur benim icin, bira stogumu yapar, mac takvimimi yanima alir, afrika takimlarindan baslayarak kendime 17-18 favori belirlerim, her macta geriye dusenin one gecmesi icin totemler yaparim, tribunlerdeki guzel kizlari zumlamaya calisan kameramanlarla ilgili espriler yaparim, guney amerika taraftarlarinin marslarina eslik eder, afrikalilarla tam tam dansi yaparim. Her kupadan once eski dergileri karisitirir, futbol asla sadece futbol degildir kitabini tekrar okur, 46 yazar ve 50 yazi isimli dunya kupasi kitabim nerde ya diye soylenirim, halit kivanc anilarini(allah rahmet eylesin, cok cok sevdigimiz bir abimizdin) tekrar dinlerim. Ama bunlarin hicbirini yapmiyorum. Cunku katar. Kufurlerimi blog disinda ediyorum. Sizin para askiniza nasil soksam bilemiyorum. Insanlik icin bir utanc vesikasi. Ya kardesim o insanlarin hakki yok mu bunlari yapmaya diyen varsa, benim cevabim, onlarin yapacagi ise sokayim olur.
Neyse ya, boyle iste okuyucu. Palmiyelerin, pandanuslarin, okyanus dalgalarinin memleketi sunsine coast gunlugu simdilik bu kadar. Kendinize iyi davranin, biz okeye dorduncu bulamazken, altili masalarda adam fazlasi cekenlere baskiya devam edin, cunku gencligimizzzz vaaarrr. Selametle.
























